Merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun ekibinde siyaset yaparken bir iki ray değişikliğinden sonra Anahtar Parti'yi kurup kendi raylarını döşemeye çalışan Yavuz Ağıralioğlu BabalaTV'de Oğuzhan Uğur'un "Mevzular: Açık Mikrofon" programında hakiki soruları samimiyetle cevaplamış.
Özellikle İYİ Parti vekili olduğu dönemde 10.07.2019'da TBMM Genel Kurulundaki konuşmasında şahsen tanıdığı mağdur merhum İlhami Keleş örneğinden yola çıkarak "binlerce masum insanı hapsettiniz" diyen ve "FETÖ davaları"nda suçlu masum ayırdedilmeden topluca cezalandırmadan vazgeçilmesi için muktedirlere adeta yalvaran Ağıralioğlu'nun cemaat ve tarikatlarla ilgili söylediği bazı cümleleri aktarıp değerlendirelim:
***
-Türkiye'de her şey bozuldu, dergâhlar da bozuldu.
-Tarikatlar radikal hareketleri engelliyordu. Son yıllarda radikal hareketlerin artmasında tarikatların aşınmasının da payı var.
-Müfredatınız ne kardeşim Burada siz ne öğretiyorsunuz Rejimle çarpışma alanı haline gelmiş bir taraf var mı
-Dergâhtaysan dergâhta duracaksın. Dergâhta duran devlette durmayacak.
-Mensubiyet duymak hak etmediği bir makamın trampleni haline getirilemez. Mensubiyetle yükselemezsin kardeşim, liyakatle yükselirsin.
-(Devlet) tarikatların özellikle 15 Temmuz'dan sonra boşalan alanlarda böyle mensubiyetle doldurdukları kontrolsüz bir alan haline geldi. Bunu ben çok baskın olarak görüyorum. Filanca tarikat filanca yerde...
-Bütün bunları önlemenin yolu denetimdir, her zaman her yerde denetim. "Denetlenmek istemiyorum" diyeni kapatın çünkü onun gizli bir şeyi vardır.
-Yetiştiriyorsunuz insanları, tamam. Bu insanlar devlete giriyorsa onlara şöyle denmesi lâzım: "Ey çocuklarımız, biz size nasihat ettik, yetiştirdik. Bundan sonra siz bizim değil devletin, milletin evlâdısınız. Bizimle bir bağlantınız kalmadı."
-Ama yükselişini planlıyorlar, bütün yükselişlerde önünü arkasını himaye ediyorlar. Dolayısıyla devleti ifsad ediyorlar, dini ifsad ediyorlar.
-Ölene kadar bütün kariyerinin planlayıcısı olarak arkasında durdunuz mu bunun adına paralel yapılanma derler. Paralel yapılanma hiçbir devletin müsaade etmeyeceği bir şeydir. Başımıza ne geldiğini 15 Temmuz'da gördük.
***
Konuşmasında ısrarla dergâh-tarikat dese de aslında sadece tasavvufî tarikatları değil bütün dinî cemaatleri kasteden ve cemaatlerin beslediği "müsbet hareket" kavramını önemli gören Ağıralioğlu'nu değerlendirelim:
1. Cemaatlerin sivil kalması ve mensubiyetin devlette imtiyaz sebebi olmaması gerektiği elbette doğru. Ama AKP de 2001'de buna benzer şeyleri söyleyerek milletin teveccühünü aldı. Sonrasında olanları ise hep birlikte yaşadık.