Yargıya gizli tanık prangası ve son mağduru
Yargıda bombalar ardı ardına patlıyor. Bu seferki bombanın pimi açıktan gizli tanığın elinde
Ayhan Bora Kaplan suç örgütü dosyasının açığa çıkarılmış gizli tanığı Serdar Sertçelik ifadesinde şunları söylüyor:
"İ. abi ben firarken, eve geldi. Bozdağ'ı aradı. O zaman Bozdağ Adalet Bakanı. Bozdağ'ın hukuk bürosu var, dışardan iş hallettirdiği... Bozdağ, Meclise çağırdı İ. abiyi. 'Grup toplantısına gidiyoruz, gel görüşelim' diye. İ. abi gitti, konuştu. O zaman 400 bin Euro verdim Bozdağ'ın hukuk bürosuna. Dosyamı bozdular. İ. Y., Bozdağ'la yanımda konuştu megafondan. Sonra Meclise gitti, görüştüler. 400 bin euro istediler, verdim. Sonra yakalandım. Zaten yakalanmasam olmuyordu. Cezaevine girdim, beşinci ayda tahliye oldum."
Bu ifadeler her nasılsa ve her nedense savcılarca ciddiye alınıyor ve iddianameye giriyor ve konu İsmail Saymaz'ın yazısıyla kamuoyunun gündemine geliyor.
Bunun üzerine halen TBMM Başkanvekili ve AKP Şanlıurfa Milletvekili olan eski Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, yazılı açıklama yaparak "Bazı haber siteleri ve sosyal medya hesaplarında yayınlanan haberlerde yer alan ... Serdar Sertçelik tarafından ortaya atılan iddialar, şahsıma yapılmış apaçık bir iftiradır" diyor.
Biz Sayın Bozdağ'ın masum olduğuna inanıyoruz. Zira suçluluğu kesinleşmedikçe herkes masumdur. (Bu kurala onun da inandığını ise sadece varsayıyoruz!)
Biz her nedense ve her nasılsa adı soyadı artık aşikar hale gelmiş çeşitli gizli tanıklarca atılan iftiraların -başka somut delillerle desteklenip doğruluğu teyit edilmedikçe- ne Mahkemelerce yapılan ve hukuki olması gereken yargılamalarda ve ne de kamuoyunca yapılan ve empatik ve vicdani olması gereken yargılamalarda asla ve asla kullanılmaması gerektiğine inanıyoruz.
Zira adalet hafiyelerin jurnallerine bina olunamaz...Zira "bu çamur at, yapışmasa da izi kalsın" benzeri çirkin olaylar her gün her birimizin başına gelebilir.
Ama bu haberin, kamuoyuna, 15 Temmuz'dan önceki son Cuma günü ve birilerinin adına "hutbe" dediği o vahim metnin üstelik hutbe makamı gasp edilerek- okunduğu saatlerde mal olmasını da kaderin bir cilvesi olarak görüyoruz.
Daha da önemlisi, bu iddiaların, üstelik böyle bir dönemde, ciddiye de alınarak böyle bir iddianameye girmiş olması da ayrıca üzerinde düşünülmesi ve belki de sorgulanması gereken bir durum.