Yargı dağıtan saraylar

Mazimiz adalet konusunda iyi ve kötü örneklerle doludur.

Kötü örneklerin çoğunda iktidar ve kudret zulme sebep olmuştur. Ve sistem bu kitlesel zulümlere "dur" diyememiş ve hatta görmezden gelmiştir.

İyi örneklerin en önemli özelliği ise halife ya da padişah gibi kudretlileri de adaletle yargılayabilen bir yargı sisteminin varlığını göstermesidir.

Bu iyi örnekleri modern zamanlarda istisna olmaktan çıkarıp rutin ve hatta istisnasız kural haline getirmenin yolu ve adı bellidir:

Kuvvetler ayrılığı prensibi.

Bunun da yolu iyi yazılmış bir Anayasa'dan geçer.

Günümüzde Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olup olmadığının en önemli göstergesi kuvvetler ayrılığı prensibinin Anayasal dayanaklarının ve teminatlarının yeterli olup olmamasıdır.

Parlamenter sistemin yerine geçirilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adlı ucubenin en önemli kasdî kusuru yargı bağımsızlığını öldürmesidir. (Konunun uzmanı Taha Akyol'un kitapları iyi bir referanstır).

Geçenlerde gösterge niteliğinde bir örnek daha yaşandı:

Ülkü Ocakları eski başkanı Sinan Ateş'in bir siyasi cinayete kurban gitmesinden sonra, MHP ile de ilişkilendirilen bazı sanıklar hakkında gelecek hafta başlayacak yargılama öncesinde, maktulün eşi Ayşe Ateş, AKMHP cumhurunun başkanı Erdoğan'dan yardım istemeye gitmişti.

Görüşme öncesinde yardımın konusu hakkında bir bilgi yoktu.

İlk bakışta, bu yardımın, kendisinin ve ailesinin can güvenliğini sağlamaya yönelik tedbirlere dair olduğu düşünülebilirdi.

Zira Ayşe Ateş'in de tehdit altında olduğu hususunda şüphe yok. Zira o cinayeti işleyenler bunu da göz kırpmadan yapabilirler.

Ve önleme amaçlı güvenlik operasyonlarının Emniyet Genel Müdürlüğünce yani İçişleri Bakanlığınca ve dolayısıyla onların amiri durumundaki Cumhurbaşkanlığınca alınacağı açık.

Zira suçu önleme yargının değil yürütmenin vazifesi. Bu talep için gidilecek en üst yetkili de cumhurbaşkanı.

Ama Ayşe Ateş'in çıkışta yaptığı açıklama gösterdi ki "yardım"ın konusu bu -ya da sadece bu- değilmiş.

Saraydan tekzip edilmeyen açıklama aynen şöyleydi:

"Sayın Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'a konuyla ilgilenilmesi, bu kişiler hakkında işlem yapılması için ivedilikle harekete geçilmesi talimatı verdi."

Yani Saraydan İçişleri Bakanına "güvenliği sağlayın" talimatı verilmiyor. Adalet Bakanına "adaleti sağlayın" emri veriliyor.

Hukuk fakültelerinin birinci sınıfından itibaren öğretilen kuvvetler ayrılığı ilkesinin yine ilk sınıftan itibaren öğrenilen önemli yansımalarından biri şudur: