Uyandırmak için uyanmak

Diyanet İşleri Başkanlığı neredeyse her Cuma günü hutbe makamını işgal ederek okuttuğu Türkçe metinde, ısrarla Filistin'i ve hatta -iktidara rağmen ve dolayısıyla şaşırtıcı biçimde- Doğu Türkistan'ı gündemde tutmaya devam ediyor.

Muktedir siyasetçiler de zaten mangalda kül bırakmama ustası.

Ama iş icraata gelince, her nedense, çalan her alarm anında kapatılıyor.

Geçen gün Yeni Asya'nın manşetten verdiği haberden de gördüğünüz üzere Türkiye Cumhuriyeti Devleti Filistin'deki zulüm konusunda kendisine düşen asgari diplomatik adımları dahi atmamış. Ne kadar yuhlansa yeridir.

O halde başka konularda olduğu gibi bu konuda da vazifeyi devletten beklememek şart.

Siyonistlerin Filistin'de yaptıkları zulümle ve dünyanın dört bir tarafından yaşanmakta olan diğer kitlesel zulümlerle ilgili olarak Müslümanların dünyayı uyandırması ve ayağa kaldırması şart.

Ancak bunun için önce kendimizi uyandırıp ayağa kaldırmamız lazım.

Yine bunun için de sivil toplum kuruluşlarını canlandırmak ve onları iğdiş edip resmî devlete eklemlendirenlerden kurtarmak lazım.

Milletin uyuduğu, uyutulduğu ve uyuşturulduğu açık.

Kendi içinde kitlesel zulümlerin ve insan hakları ihlallerinin sürdüğü bir Türkiye'de ve benzer durumdaki İslam dünyasında neredeyse hiçbir uyanıklık emaresinin görülmemesinin sebebi bu.

Bunların hali, uykuda iken gördüğü rüyada güya uyanıp çevresindekilere rüyasını anlatan ve bu sırada kendisini çok uyanık zanneden derin uyku mağdurunun durumuna benziyor.

Halbuki o uykucu o sırada uykunun hafif tabakasından derin uyku tabakasına dalmıştır da farkında değil.

Ki böyle bir naim ölü gibidir!

Ey uykuda iken kendilerini ayık zanneden ve milleti de tatlı hülyalarla ve "merak etmeyin biz gereken her şeyi yapıyoruz" ninnileriyle uyutmaya çalışanlar!