Tüzel kişilerde yönetim ve denetim

Tüzel kişilerle ilgili yönetim ve denetim kuralları son yıllarda yeni Kanunlarla çok değişti. İşletmecilik yapan şirketlerle başlayalım.

Bir müteşebbisin ya da ailenin sahip olduğu patron şirketlerinde yönetim ve denetim modellemesi seçilen şirket türüne ve kurucularınortakların tercihine göre değişir.

Küçük bir limited şirkette işler basittir. İşleri yöneten ve ortaklardan olan birbirkaç şirket müdürü ve onuonları gözeten, yönlendiren ve denetleyen bir ortaklar kurulu vardır ve yeterlidir. Her ortağın payı kadar gücü ve reyi vardır. Ayrıca bir denetim mekanizması yoktur. İhtiyaç da yoktur.

Benzer durum küçük bir anonim şirket için de geçerlidir: Ortaklar (tek kişi de olabilir ve öyle bile olsa) bir genel kurul oluşturur, yönetim kurulunu seçer, yönlendirir. Ayrıca dönem sonunda denetleyip ibra eder ya da etmez ve dilerse yöneticiye karşı sorumluluk davası açar. Yönetim tek kişiden de oluşsa ona yönetim kurulu denir. Ayrıca bir denetim mekanizması yoktur. Buna ihtiyaç da yoktur.

Bu yapıda yöneten ve yönetilen ilişkisi nettir. Yöneticiler ortakları değil müesseseyi ve profesyonel kadroyu yönetir. Genel kurullarda ve dolayısıyla yönetimde "paran kadar konuş" kuralı geçerlidir.

Kanunlar azınlıkta kalan ortaklara çeşitli haklar tanır. Zira hukukta "azınlık," "az hak sahibi" demek değildir. Aksine, kendisini "köşeye sıkışmış" hissettiği için o köşeden çıkarılması yani ekstra haklarla desteklenmesi gereken kişidir.

Bankalar gibi özel tip şirketlerde yönetim ve denetim kanunî mecburiyet olarak kurumsallaşmıştır. Yönetim kurulunun en az beş üyesi vardır. Bunların icracı olmayanlarından seçilen en az iki üye denetim komitesini oluşturur. Denetim komitesi yönetimin içinde bulunur, toplantılara katılır, ama icraat yapmaz, icraatı izler ve "adım denetimi" yapar, yönetimi ve kurumsal denetim sisteminin düzgün işleyip işlemediğini denetleyip sık sık raporlar.

Ortakların ve patronların haklarını koruyup gözeten bu denetime "iç denetim" deniyor.

Bankalarda mevduat sahiplerinin haklarını korumak için ayrıca BDDK da bağımsız denetim kurumları aracılığıyla ve kendi personeli eliyle sürekli ve düzenli denetim yapar. Buna da "dış denetim" denir.

Bankalardaki bu modelin benzerini diğer büyük ve kurumsallaşmış şirketler de kanunen uygulamak zorunda.

Küçük yatırımcının borsa vasıtasıyla ortak olduğu halka açık anonim şirketlerde ise denetim işinin içine küçük yatırımcının kandırılmasını önlemek amacıyla bir de Sermaye Piyasası Kurulu denetimi giriyor.

Görüldüğü gibi, denetim gereken şirketlerde öyle eskiden olduğu gibi altı ayda bir "kasa denetimi," defter denetimi, bilanço denetimi filan yok. Artık sürekli ve düzenli olarak denetim yapılıyor.

Derneklerde (kulüplerde, sendikalarda, partilerde) ve kooperatiflerde ise geleneksel üçlü yapı devam ediyor.

Devletteki yasama, yürütme ve yargıya benzer biçimde; dernek ve kooperatiflerde de genel kurul, yönetim kurulu ve denetleme kurulu var.