Terörsüz ve fakat teröristli Türkiye

Türkiye çelişkiler ülkesi. Terör ve terörist konusunda da böyle.

"Terörsüz Türkiye" adı verilen yeni çözüm sürecinin kendi içinde de zorlukları ve çelişkileri var, ama asıl önemli çelişki şu:

"Terörist" denilen kişiler PKK üyeleri ile sınırlı değil, ama bu kısım hakkında devletin kayda değer bir çalışması yok.

Bilhassa 15 Temmuz 2016 sonrasında "FETÖ" adı verilen yapının hiyerarşisi içinde herhangi bir pozisyonda bulunan kişilere vurulan "terörist" ya da "teröre yardım ve yataklık eden sempatizan" damgası, hak etmeyenler için zulme sebep oluyor. Hukuksuzca genişletilmiş terörist tanımı problemin ana kaynağı.

Yargıtay kararlarında teorik olarak var görünen sempatizan-üye ayrımının dahi her kararda aynı hassasiyetle gözetilmediği düşünüldüğünde durumun vahameti ortaya çıkıyor.

Nitekim, avukat Dr. Levent Mazılıgüney'e ait olan "Türkiye'de kaç terörist var" başlıklı araştırma makalesi de bunu ortaya koyuyor.

Mazılıgüney, İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu'nun bu konudaki çalışmalarına da atıf yaptığı makalesinde, özetle, terör suçları ile ilgili olarak 15 Temmuz sonrasında yapılan yargılamalar da dahil edildiğinde ortaya çok çarpık bir istatistikî tablonun çıktığını belirtiyor ve şunları söylüyor:

"Anlaşılacağı üzere soruşturmaların büyük çoğunluğu KYOK (takipsizlik kararı) ile sonuçlanıyor. Kovuşturmalarda da ciddi miktarda beraat kararı var. Bu sayıları ve oranları hesaplamak ayrı bir çalışma konusudur ancak asıl mesele bu adlî işlemlere muhatap olanların takipsizlik de alsa beraat de alsa mağdur oldukları, karardan sonra da birçok haktan mahrum kalmaya devam ettikleri gerçeğidir.

"Dünya genelinde 300.000 mertebesinde terör şüphelisinin uluslararası sistemlerde kayıt altında olduğu söylenir. Bu rakamı doğrulamak pek mümkün değil, ancak gerçekçi bir rakamdır. Tüm dünyada 300.000 mertebesinde terör şüphelisi varken 2009-2024 yılları arasında 3 milyonu aşan yurttaşa terör suçlamasıyla işlem yapmanın hukukla da akılla da izahı olamaz!"

Bu hukuksuzluğun ve akılsızlığın sebebi artık herkesçe malum:

Yargının ortaya koyduğu ve "cemaat mensubiyeti"ni neredeyse otomatik olarak "terör örgütü üyeliği" ile eşitleyen baskılı yaklaşım sonucu, "cemaate mensubiyeti" gösteren deliller de terör örgütü üyeliği yani teröristlik için yeterli sayılmış oldu.