Sokaklar ve dağlar kimindir
Müdakkik bir kardeşimiz bir not gönderdi ve bazı sorular sordu:
"Gündem ve akabinde yaşanan protestolar malumunuz. Protestolar üniversitelere de sıçramış vaziyette. ODTÜ başta olmak üzere bazı üniversitelerde öğrenci yürüyüşleri gerçekleştiriliyor. Bazı yerlerde tepkinin, dersleri boykota kadar varabildiği söyleniyor. Derse girenler korkmakla ya da hükümet yanlısı olmakla itham ediliyor. Bu tip ithamlara zaman zaman bizim kardeşlerimiz de maruz kalıyor.
1-Son süreçte yaşananlar hukuksuz mu
2-Buna tepki ne şekilde gösterilmeli
3-Bir Nur Talebesi ekranlardan izlediğimiz protestolara eşlik edebilir mi, düzenleyebilir mi, teşvik edebilir mi
4-Sesimizi sadece gazete manşetleri ile duyurmakla yetinmek pasiflik değil mi"
Cevaplandırmaya çalışalım.
1. Son adlî uygulamaların hukuka uygun olduğunu iktidar amigolarından başka hiç kimse savunmuyor.
O kadar ki çeşitli vesilelerle bir araya geldiğimiz iktidar taraftarı meslektaşlarımız da "Bu iş yanlış" diyor. "Önceki başsavcının yapmadığını bu başsavcı neden yapıyor" diye düşünüp soruyorlar.
2. Hukuksuzluğa tepki göstermek gerekir. Ancak bunu yaparken de hukukun içinde kalmak şarttır.
Coğrafyayı "şehirler ve dağlar" olarak ikiye bölen Dadaloğlu'nun iki yüzyıl önceki "Ferman padişahın, dağlar bizimdir" söyleminden sonra devlet ve kamu güvenliği kavramı çok değişmiştir.
Bu konularda Anayasa açık. Toplantı ve gösteri yürüyüşü izne bağlanamaz ama elbette bazı makul kurallara uyulacak.
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, bu işler için "izin" değil ama "bildirme" mecburiyeti ve zamanalan tahsisi sınırlaması getiriyor ve mülkî amirlere, bir gösteri başvurusunu bir defalığına "erteleme" hakkı veriyor.
Ayrıca vali veya kaymakamlara "millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla belirli bir toplantıyı bir ayı aşmamak üzere erteleyebilir veya suç işleneceğine dair açık ve yakın tehlike mevcut olması hâlinde" süreli yasaklama yetkisi de veriyor.
Yani devlet önceden haberdar olup yeterli polis, vb. hazırlığı yapacak ki göstericiler bu işi sağ salim bitirebilsin.
Zira, protestocuların ve çevrenin kamu güvenliğini ve düzenini sağlamak da devletin bir görevi.
O hâlde bu kanun açısından asıl mesele doğru ve âdiluygulanıp uygulanmadığı. Yani iktidarın toplanmasının serbest bırakılıp muhalefetin toplanmasının şu ya da bu şekilde engellenmesi. Buna itiraz şart.
Bugünkü sosyal medya ve iletişim imkânları insanların hızlı bir biçimde organize olmasını sağlıyor. Bu durum devletin güvenlik tedbiri almasını zorlaştırdığı gibi işi provokasyonlara da açık hâle getiriyor.
Nitekim Nelson Mandela, Gandi, Malcom X, Henry David Throeau gibi sivil itaatsizlik sembolü fenomenik kişilerin hayat hikâyelerinin dünyaya en önemli dersi "adaleti hukukun içinde kalarak istemek gerektiği"tir.