Sahibine göre kişneyen atlar ülkesi

İlim adamı (ulema) ilmin hizmetindedir ve hakikatin peşindedir.

Devlet adamı (ümera-emirler/amirler-memurlar) ise devletin ve dolayısıyla milletinin hizmetindedir.

Memuriyet makamları, sahiplerine, milleti dizayn etme hakkı vermez, zira memuriyet hizmetkârlıktır. Hizmetkârın "dindar" olması da bu prensibi değiştirmez. Aksine, pekiştirir. Zira din bir tercih ve tekliftir.

Devlet bir kişi değildir. Devlet bir kişinin ya da ailenin de değildir. O eskidenmiş. Devlet bir tür hükmî şahsiyettir ve sahibi millettir.

Devletin hizmetinde olmak ile devletin birinci adamı durumuna gelen bir liderin hizmetinde olmak da farklı şeylerdir.

Gerçek ümera, bu farkı fark edebilendir.

Gerçek ulema da bu farkı fark etmeyene fark ettirmeye gayret edendir. Hatta hakiki ulema, farkı fark etmesine rağmen fark etmemiş gibi yapıp milletin ensesinde boza pişirmeye kalkan bürokrata karşı dik durabilen ve gür sesle itiraz edebilendir.

***

Bunları neden hatırlattık

Görevine son verilen Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve TRT Yönetim Kurulu başkan ve üyelerinin ve bilhassa Hilâl Kaplan'ın açıklamalarında ve çok zamandan bu yana başka birçok bürokratın açıklamalarında, bu ve benzeri kişilerin kimin hizmetini gördükleri net şekilde anlaşılıyor.

Bu, adeta bir "dönem klasiği".

Kasabasının kanalizasyon sistemini milletin parasıyla -ve çoğu zaman da çar çur ederek- yenileten bir AKP'li belediye başkanının dahi açılışta sözlerine "Ebedî liderimiz Recep Tayyip Erdoğan'ın tensipleri ve himmetleriyle..." diye başladığı bir ülkedeyiz.

Bunu söyleyen böylece bir dokunulmazlık elde etmiş oluyor. Yapılan harcamaların hatalı mı, hileli mi olduğu gibi hususlar artık millet namına denetlenemediği için işin doğrusunu kimse bilemiyor. Hizmette verimlilik de tartışılamıyor.

Ama şimdilik...

Daha da önemlisi, görevi bitenler hakkında ayyuka çıkan dedikodular da sadece dedikodu olarak kalıyor.

Dedikodulara göre, dedikoduya dayalı itibar suikastını meslek edinenler başka ekiplerin itibar suikastı ile tepe taklak oluyor. Jurnalleyen jurnalleniyor. Tam bir guguk devleti...

Adeta Erdoğan adındaki bir tepenin iki yamacında sinip dağı kendisine siper ederek sütre gerisinden birbirine ateş eden çeteler savaşıyor. Millet de bu savaşları kenardan izliyor ve arada kaza kurşununa kurban gidiyor.