Lidere sadakat sorgulanırsa
Devlet Bahçeli'nin "zzzzııııııt Erenköy" çekmeye de uygun elinin DEM Partililerce tutulmasıyla başlayıp terör saldırısı adı verilen menfur ve provokatif eyleme kadar uzanan hikâyeler serisindeki günlük olayları yorumlamak biz köşe yazarlarının değil, olsa olsa TV yorumcularının işi.
Biz köşe yazarları, iyice düşünüp, klavyeden döküp, iç denetimden geçirip yazımızı yayınlatıncaya kadar zaten olan olmuş, biten bitmiş, yeni olaylar konuşulmaya başlanmış oluyor.
Ama köşe yazarları olarak bizim de o TV yorumcularının hakkıyla yapamadığı bir işimiz ve bir fırsatımız var: İşin sosyolojisini doğru okuyup değerlendirerek orta ve uzun vade için kalıcı şeyler yazabilmek.
Bugün de onu deneyeceğiz.
12 Eylül'den önce "gomonislerin" ve "faşoların" kendi duvarları vardı. Duvarlarının olabilmesi için de kurtarılmış sokakları, caddeleri, mahalleleri, ilçeleri vs. olmalıydı ve oldu yani olduruldu.
Bunun olması için de kavga ve hatta silâh lâzımdı ve ellerine onlar da verildi.
Bugün onlar yok. Ama alternatifleri yok değil.
Ankara'da Gazi ve Hacı Bayram Veli Üniversitelerinin ortak alanında sayılabilecek olan ve Alparslan Türkeş'in anıt kabrine de üç yüz metre mesafede bulunan bir alt geçidin beyaz duvarlarından birine, geçenlerde bir gece, siyah boyayla ve iri harflerle şöyle bir "bilgi" kondu:
"Hareketin Lideri Devlet Bahçeli."
Karşı duvara da şu slogan iliştirildi:
"Lidere sadakat şerefimizdir."
Halen yerinde duran bu yarıkorsan duvar yazısıyla ne denmek istendiğini ve sloganda yazılanın doğru olup olmadığını, civardaki başka duvarlara yazılan başka türlü yazılardan öğrenemedik. Zira artık "tez var antitez yok!".
O alt geçitten afili arabalarıyla her gün geçen ve bu garip durumu hoş gören "antidemokrat dindar" çok. Ama "bu yazı da buraya yakışmış, dursun" diyecek sadakatli solcu neredeyse yok. Bu da yaman çelişki.
Bu slogan yazma eyleminin basit bir gençlik hevesi olduğunu düşünmek saflık olur.