Köpek hakları, İnsan Hakları ve TBMM
Herkes tatilde ama TBMM çalışıyor.
Ne güzel.
Ama adalet ve insan hakları ile ilgili asıl meseleleri hep gündem dışı tutarak ve devletin haklarını genişletmek ya da hayvanların haklarının sınırlarını iyi çizmek için çalışıyor!
İnsan hakları yine sahipsiz. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) gibi kurumlar yine pasif, yine yok hükmünde...
Koskoca Meclis ve koca Adalet Bakanlığı "...öcü davaları" ile ilgili olarak AİHM'de verilen ve artık ardı arkası kesilmeden gelecek olan ihlal kararlarının gereğinin kim tarafından ve nasıl yapılacağı hususunda bir adımcık bile atmıyor ama sahipsiz köpekler meselesini çözmeye çalışıyor.
Olsun, bu da bir şeydir.
Sahipsiz sokak köpekleri meselesi bize hep kamusal alanda başıboş ve özgürce gezen kutsanmış Hindu ineklerini hatırlatıyor.
Hayvan hakları savunucularının bir kısmının yaptığı, tam olarak, bu şekilde bir kutsama ve kutsallaştırma gayretinden ibaret.
Masum hayvanların itlaf edilmesi elbette kabul edilebilecek bir çözüm değil.
Ama yılların tedbirsizliği ile çoğalan ve artık neredeyse çeteler halinde gezen sahipsiz şehir ve kasaba köpeklerinin tehlike olmaktan çıkarılması da gerekli.
Konu siyasi cereyanların ve partilerinin farklı bakışlar üretebileceği türden siyasi bir mevzu değil.
Dolayısıyla siyasi partiler de kendi içlerinde farklı ve çelişkili fikirler barındırıyorlar.
"Sahipsiz köpekleri sokaklarda yine sahipsiz olarak yaşatmaya devam edelim" diyen organize azınlık da bütün siyasi partilere ve Meclise markaj uyguluyor.
Ama bu organizasyonun arkasında bu işten zarar görecek olan kedi köpek maması imalatı ve satışı sektörünün devlerinin olduğu konusunda bazı haklı şüpheler de yok değil.
İbrahim Özdabak'ın KHK zulmüyle ve her türlü adaletsizlikle ilgili karikatürlerine yıllardır hiç ilgi göstermemiş olan bu çevrelerin, gözlerinden yaş akıtan çomar karikatürüne olağanüstü biçimde sahip çıkmaları da elbette ilginç ve kayda değer. Onlar, görebildiğimiz kadarıyla Muhterem ve müşfik Özdabak'ın hakiki amacının ne olduğu ile de ilgilenmiyorlar.
Belediyelerin, yıllardır kanunen zaten yapması gerekenleri yapmaması işi bu noktaya getirdi. Kamu bütçelerinde bu işler için ayrılmış paraların nereye gittiğinin ve neden amacına uygun kullanılmadığının yıllardır sorgulanmamış olması da elbette devletin kusuru.