Milli Eğitimimiz yaz-boz tahtasıdır derler. Uzmanı değiliz, bilemeyiz ama bir şeyi anladık: Milli Eğitim Bakanımız yaz-boz ustası.
Diken'in haberine göre Bakan Prof. Dr. Yusuf Tekin önceki günlerde Adıyaman'daki bir toplantıda şunları söylemiş:
"Bizim fikrimizin ve kanaatimizin hiç öneminin olmadığı bir Türkiye'de yaşıyorduk. 20 yılda yapılan fizikî yatırımların ötesinde Ak Parti başka bir şeyi değiştirdi. Türkiye'de demokrasiyi, insan haklarını ve hukuk devletini konsolide etti. Bunların üzerine hiç konuşmuyoruz, bunların üzerine hiç tartışmıyoruz. Peki AK Parti bunu nasıl yaptı Ben bunu tanımlarken normal derslerde de konuşurken hep şunu ifade ediyorum. Aslında AK Parti içinde yaşadığımız dönemde temsilî demokrasilerin yaşadığı açmazlardan çok önemli bir tanesini kendi içerisinde çözdü. Bir anlamda doğrudan demokrasi uygulamasını Türkiye'de hayata geçirdi."
"Bizim" derken kast ettiği kişilerin bir kısmı AKP'nin kurucu kadrosundaydı ve AKP'nin bize göre sorunlu ilk on yılının parlak yıldızları durumundaydı.
Bunların içinde artık bir köşeye itilmiş siyasetçi akademisyenler de var, "terörist" damgası yiyip cezaevine girmiş ya da yurt dışına kaçırılmış akademisyen siyasetçiler de var.
Ve üstelik bu "dışlanmış"lar büyük ve sessiz çoğunluk durumunda.
Yani o iş hiç de öyle Sayın Bakanın dediği gibi değil.
O eski dostları "biz halen de bizim fikrimizin hiç de önemli olmadığı bir Türkiye'de yaşıyoruz, demek pek de bir şeyleri değiştiremedik" demeye devam ediyorlar.
Eski Milli Eğitim Bakanlarının dediklerine baksa yeter. Elbette eğer muhalif haber mecralarına ulaşmanın bir yolunu bulabilirse!
Bunlardan Prof. Dr. Hüseyin Çelik'in, geçen yıllarda tek adam rejimi hakkında söyledikleri muhalif medyada yeterince yer buldu. Bunu haber yapmak ve yorumlamak, iktidar medyasının satılık kalemlerinin alamayacağı bir risk idi.
Şimdi de bu "seviye"deki basın özgürlüğü çıtası üzerinden Bakan Tekin'in diğer bir cümlesine bakalım:
"Ak Parti Türkiye'de demokrasiyi, insan haklarını ve hukuk devletini konsolide etti. Bunların üzerine hiç konuşmuyoruz, bunların üzerine hiç tartışmıyoruz."
Biz "Sayın Bakan konuşmuyorsa bir bildiği vardır. Bize de susmak düşer." demeyeceğiz.
Mesela şunu soracağız:
Bir zamanlar eski AKP'nin can simidi olmuş bir eski Anayasa Mahkemesi Başkanının, sonraları her nasılsa terör örgütü üyesi olmak sucundan ceza alıp sekiz sene hapiste kalmış olan başka bir eski Anayasa Mahkemesi üyesinin çocuğunun düğün merasiminde nikâh şahidi sıfatıyla söylediği rejim eleştirisi niteliğindeki bomba sözler, Türkiye'deki demokrasi kritiği açısından haber değeri taşmadığı için mi haber olmadı, yoksa Yoksa...