İmamın mal beyanı-2

Yeni Asya A.Ş. Medya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Muhterem İzzet Atik bir süre önce aynı başlıkla yazdığımız yazımızdaki şu cümlenin açıklanmasını ve geliştirilmesini teklif etti:

"Diyanet bünyesinde olup hac organizasyonu yapan veya Diyanet'in akçeli işlerini yürüten ya da Diyanet Vakfının malını muhafaza eden ve harcayan kamu görevlileri elbette denetlenmeli. Zira onlar dünyevî yönü de olan bir iş yapıyorlar. Ama, 'in ecriye illâ Alallah (benim ücretimi ancak Allah verir)' diyerek din hizmeti gören ve devletten aldığı aylığı; verdiği hizmetin karşılığı (ücreti) olarak değil iaşe bedeli (maaş) olarak alan din görevlilerinin, rüşvet ve yolsuzlukla ve dolayısıyla mal beyanı ile ne alakası olabilir ki"

Bu cümlelerimizin birinci kısmını açalım:

Evet, din görevlilerinin ihlas ve samimiyetle hizmet edebilmeleri için mali konulardan mümkün olduğu kadar uzak durabilmeleri şart.

Ama maalesef günümüzde onların önemli bir kısmının, mali işlerle bir şekilde ilişkili hale geldiği ya da getirildiği anlaşılıyor.

Bilhassa Cuma ve Bayram Namazlarında toplanan paraların hesap kitabının yapılması, ilgililere ulaştırılması ve benzeri konularda din görevlilerinin de -belki de mecburen- görev aldıkları anlaşılıyor.

Ve bunun, onların nasihatinin etkisini kıracak şekilde dedikoduya sebep olan bazı yönlerinin olduğu da anlaşılıyor.

Diyanet İşleri Başkanlığının bu konuda aldığı ya da almayı düşündüğü tedbirler meseleyi kısmen çözüyorsa da galiba halen de bazı açıklar var ve bu açıklar çoğunlukla bu konulardaki prensip yetersizliğinden değil uygulamadan ve denetim eksikliğinden kaynaklanıyor.

Bunlardan birini geçen haftalarda yaptığımız bir Adana ziyaretinde, Adana Merkez Sabancı Camiinde bizzat yaşadık.

Ön bilgi:

Sabancı Vakfı'nın (Hacı Ömer Sabancı Vakfı) web sayfasındaki bilgiye göre birçok yönden Türkiye'nin ilklerinden sayılan ve Türkiye Diyanet Vakfı ile Sabancı Vakfı'nın ortaklaşa yaptırdığı bu caminin mülkiyeti Adana Diyanet İşleri Vakfı'na ve kullanım hakkı da Adana İl Müftülüğüne aitmiş.

İlginç olay şöyle cereyan etti:

Aracımızla caminin otoparkına girerken görevli, bize, elindeki makbuz koçanından önceden koparılmış bir otopark makbuzu uzattı. Ücretimizi ödeyip girdik ve park ettik. Camide vazifemizi eda edip aracımıza döndük. Otoparktan çıkarken aynı görevli aracımızı durdurup verdiği makbuzu geriye istedi. "Neden" diye sorduk "bize lazım" dedi. Şaşırdık. Ama makbuzu da geriye vermedik (muhafaza ediyoruz). Ancak araçtaki arkadaşlarımızla müzakere ettiğimizde hem girişte bize daha önceden koparılmış bir makbuzun verilmesi hem de çıkışta geri alınmak istenmesi, görevlinin aldığı parayı kayıt dışına çıkarmayı istediği şüphesini doğurdu.