Demokrasiler ve istihbarat teşkilatları

İran cumhurbaşkanının bir trafik kazasında vefatı sonrasında yapılan tartışmalarda bir husus dikkat çekiyordu: İran istihbaratını şimdi kim yönetecek

Bu konu, istihbarat teşkilatlarının devlet sistemleri içindeki yerini ve hükmedenlerle ilişkisini de gösteren önemli bir sorudur.

Basitten başlayalım:

Demokratik cumhuriyet rejimini benimsemiş ABD'de, istihbarat teşkilatının, Demokratların siyasi menfaati için Cumhuriyetçileri fişlemesi ve onlara operasyon çekmesi ihtimali ne kadardır

Soru tersten de geçerlidir: ABD'de, istihbarat teşkilatının, Cumhuriyetçilerin iktidar olması ya da iktidarda kalması için Demokratları fişleyip siyasetten dışlaması ve gücünü kırması ihtimali yüzde kaçtır

Bu ihtimal tartışması, orası için bakıldığında, "sistem dışı" bir tartışmadır. Zira sistem istihbarat teşkilatının siyasete taraf olmamasını ve karışmamasını gerektirir. Bunun düzeni kurulmuş, gelenekleri oturtulmuştur.

Benzer soruyu demokratik cumhuriyet rejimini benimsemiş Batı Avrupa ülkelerinde de "sistem içi" ve kurumsal yapı ile ilgili bir soru olarak soramayız.

Hatta İngiltere gibi demokratik krallıklarda da soru anlamlı değildir. İstihbarat teşkilatları siyasette "kurumsal olarak" taraf tutmaz ve tutamaz.

Demokratik Avrupa ülkelerinde, bilhassa iki dünya savaşından alınan derslerinde sonucu olarak, istihbarat rekabet halindeki sivil siyasetin hizmetindedir ve rekabetin dışındadır.

Bu soru ve cevaplar o ülkelerde bir "derin devlet"in olmadığı anlamına gelmez. Sadece, varsa, operasyon kapasitesinin sınırlarını ve usullerini buna göre tarif etmemiz sağlar.

Bizde, Türkiye'de durum nasıldır

Teorik olarak bakıldığında bizde de Milli İstihbarat Teşkilatı elbette Anayasa çerçevesinde devlete hizmet eder.

Demokrasi, Anayasanın temel prensibi olduğuna ve iktidarın el değiştirebilmesi ihtimali demokrasinin temel anlam seviyesi olduğuna göre bizde de MİT'in kurumsal olarak "taraf tutmadığı" varsayılır.

Ancak Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı üzerinden Anadolu Ajansının ve TRT'nin özellikle son on senedeki seçim dönemlerinde ve açıkça iktidar lehine "kullanılma" biçimine bakıldığında bu yönden de şüphe duymak için yeterli haklı sebep vardır.

Ancak bu konunun ayrıntıları bizim işimiz değil.

Biz en azından şundan eminiz: Milletvekili adayı ve vekil olabilmek için istihbarattan "temiz kağıdı" almak ya da ruhani liderden onay yazısı getirmek gerekmiyor. Sabıkasız olmak yetiyor.