Cemaatler ve siyasetli cemaatler

Demokratik toplumlarda siyaset, milleti yönetmek değildir. Sahibi millet olan devleti millet adına yönetecek olanları seçme, yönlendirme ve oluşturma işidir ve üç kademelidir:

Birinci kademe, seçimlerde oy kullanmak ve merak edene ya da sorana reyinin rengini söylemektir.

İkinci kademe bir parti ile organik ilişkiye girmek ve seçimlerde aday olmaktır.

Üçüncü kademe ise parti kurup ya da kurulmuş bir partiye dahil olup o parti lehine propaganda süreçlerine katılmaktır.

Bu üç kademe yönünden siyasetlere ve cemaatlere bakalım:

***

Oy kullanabilen herkes potansiyel olarak siyasetle ilgilidir.

Oy kullanma ve rengini sorana söyleme anlamındaki siyaseti herkes yapabilir hatta yapmalıdır. Bu etkileşim vatandaşlık vazifesidir.

Kurulmuş bir partiye dahil olma ve aday olma eylemi nev'inden siyaseti herkesin yapması gerekmez, ama birileri yapacak ki demokrasi işlesin.

Parti kurma işini geçelim zira Türkiye'de fazlasıyla parti var!

***

Terör örgütü ya da suç örgütü türünden yapılardan farklı olarak, dinî cemaatler (ve onların bir alt türü olarak tarikatlar), mensubiyet yönünden gevşektir ve gönüllülük temellidir. Cemaate mensubiyet cemaatin her dediğini her zaman yapmayı gerektirmez. "Gerektirir" desek de anlamı yoktur zira müeyyidesi yoktur.

Dolayısıyla dinî cemaatler için de yukarıdaki üç kademe aynen, ama ferdî gönüllülük ve sadakat üzerinden geçerlidir.

Bir cemaatin kurucu kadrosu ya da lider kadrosu siyasetin tamamen dışında kalmış olabilir. Bu bir tercihtir.

Siyasî fikir açıklamamak, soranlara "Siyasetimiz ve görüşümüz yok" demek, "Mensuplarımızın siyasî tutumları bizi ilgilendirmiyor" demek, din hizmeti açısından aslında çok konforludur. Ama zordur.

Meselâ demokrasisi yerleşmiş Avrupa ülkelerinde ya da ABD-Kanada gibi yerlerde, dinen ve kültürel olarak azınlık durumunda olan dinlerin mensuplarının kendi cemaat ilişkileri böyle bir konfor alanına sahip olabilir.

Ama Türkiye gibi ülkelerde devletin dinin görünürlüğü (şeair) ve dinî tercihler üzerindeki etkisi (eğitim, vs.) ve hatta baskısı (merkezî hutbe, vb.) sebebiyle din ile siyaset arasında sıkı bağlar ve kırılganlıklar vardır.