Sebilürreşad Dergisinin Ankara'da düzenlediği "Bediüzzaman Said Nursî ve İslâm Milletlerinin Kardeşlik Vizyonu" Sempozyumu için hazırlayıp sunduğumuz tebliğin özeti şöyle:
1. Bediüzzaman bu cemiyetin mayasıdır. Hamurdaki mayayı herkes her zaman görmez, ama bilir ve hisseder. Buna Risalelerde "sırran tenevveret" denir.
2. O istikrarlıdır; hayatını üç devreye ayırır, ama bu üç devir başka bazılarının hayat devrelerinin aksine, birbirinin zıddı ya da reddiyesi değil, tamamlayıcısıdır.
3. Onun ana kavramları; insan için iman ve ahlâk; toplum için hürriyet ve meşveret, devlet için de adalet ve meşrutiyettir.
4. O müsbet hareket adamıdır. Menfî hareketten hazzetmez. Siyasete dair euzü'sünü herkesi bilir. O hayır-şer, melek-şeytan ekseninde yürütülen menfî siyasetten çekinmiştir.
Zira menfî siyaset; dini kendi tekeline alır, Hazret-i Muaviye'nin Hazret-i Ali'ye karşı Sıffin'deki savaşında askerlerinin mızraklarının ucuna Kur'ân ayetleri yazılı bez parçaları taktırmasına ve böylelikle "bize vuran dine vurmuş olur" diyerek dini ve dine hizmeti kendi tekeline almasına benzer.
Bir siyasetçi dini ve dine hizmeti kendi inhisarına alıyor ve öyle görüp gösteriyorsa maksadı dine hizmet değil menfî siyasetçiliktir. Böyleleri kendi siyasetinin yanında duran şeytanı melek görür ya da gösterir, karşısındaki rakibinin yanındaki meleği ise şeytan görür ve gösterir.
Aynı şekilde, "Hak geldi batıl zail oldu" ayetini kendi iktidarına teşbih eden ve siyaseti hak ile batılın mücadele aracı veya ortamı olarak gören kişiler de dine faydadan çok zarar verir.
Zira "sadece ben hakkı temsil ediyorum" demek, "Rakiplerim batılı temsil ediyor" demektir ve rakipleri dinin dışına itmektir. Hâlbuki dine hizmet, bilhassa siyaset sahasında, siyasî rakip durumundaki insanları dinin dışına itmekle değil, onları da dine meylettirmekle ve dine dair vazifelerini samimiyetle hatırlatmakla olur.
5. Onun asayişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti kavramını herkes bilir ve takdir eder, bununla imanını kuvvetlendirir. Gerçekten, o, materyalizme ve pozitivizme reddiye yazmış ve küfrü yerle bir etmiştir. Bu sempozyumun asıl konusu da zaten siyaset değil iman ve ahlaktır ve öyle olmalıdır.
6. O ifrat ve tefritlerden uzaktır, sırat-ı müstakim üzeredir. Kur'ân'ın cadde-i kübrasındadır. Dar kulvarlarla ve labirentlerle işi yoktur.