T24 Dış Haberler Servisinin haberine göre, Paris'in önemli sembollerinden olan ve beş sene önce yanan Notre Dame Katedrali tüm dünyadan gelen yaklaşık 1 milyar Euro yardımla restore edilmiş ve 7 Aralık'ta yeniden açılacakmış.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından Katedralin açılış törenine, Erdoğan ve Zelensky dahil yüze yakın liderin de içlerinde bulunduğu 2 bin kişi davet edilmiş.
Ama Putin ve Netanyahu davet edilmemiş.
Ayrıca Papa Francis de bu açılış töreni için kendisine yapılan daveti yine Fransa'da yapacağı ve daha önemli gördüğü başka bir ziyaret sebebiyle reddetmiş.
Ve Fransa Vatikan'ın 7 Aralıktaki açılış davetini red sebebini konuşuyormuş.
Çünkü Vatikan, 88 yaşındaki Papa'nın, 15 Aralık'ta Ajaccio Başpiskoposunun daveti üzerine "Akdeniz'deki popüler dindarlık" konulu konferansın kapanışı için Fransa'nın Korsika adasındaki Ajaccio kentine gideceğini duyurmuş.
Notre Dame yetkilileri, "Açılış günü yıldız katedraldir, Papa'nın gelişi değil" demiş ama Vatikan'a yakın kaynaklar da "Papa'nın daha popüler ve ihtiyaç duyulan" yerlere gitmeyi tercih ettiğini, yüzde 90'ı Katolik olan ve halkının yüzde 18'i yoksulluk sınırının altında yaşayan bölgeye gitmeyi bu sebeple tercih ettiğini ifade etmişler.
Gelelim yorumuna.
Açılışın davetlilerinin arasında Putin'in bulunmamasının sebebi, "onlar Ortodoks biz Katolik, ne işleri var burada" türünden bir dinî tutuculuk değil elbette.
Ukrayna'ya karşı başlattığı haksız bir savaşı sürdüren bir Rusya Liderine Batı'nın ve dolayısıyla Macron'un beklenen tepkisi bu.
Keşke bu vesileyle davet de edilseydi ve gelseydi ve yine böyle bir vesileyle savaş da bitirilebilseydi. Ama Macron cephesinden yapılmış olması beklenen ön yoklamaların sonuçlarından belli ki böyle bir ihtimal yok.
"Düşük yoğunluklu" bir savaşı Hür Dünyanın reddettiği, ama kendince haklı gördüğü sebeplerle sürdüren bir Putin'e karşı tavır konulması Batı açısından normal.
Bizim bakış açımızdan ise "sulh-u umumi"ye yani dünya barışına katkı yapan her adım iyidir.
Küreselleşmenin tepsileşmeye döndüğü bir çağda, Dünya çapında âkil adamların, dinsizliğe ve onun neticesi olan ahlâksızlığa karşı ittifak etmesi şarttır.
Zalimin zulmüne karşı uluslararası toplumun da dik durması da elbette ayrı bir gereklilik.