Bahçeli, Kıbrıs ve demokrasi kampı

Ön not: Bu yazı bir dış politika yazısı olmaktan ziyade bir iç siyaset tahlilidir.

Kıbrıs seçimleri fırtınası bitti. Şimdi daha serinkanlı değerlendirme yapabiliriz.

AKMHP'li Sarayın gizli akıldaneleri ve onların sözcüsü ve örtük lideri Devlet Bahçeli, Kuzey Kıbrıs'taki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AKMHP'nin desteklediği mevcut cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın yenilmesinden rahatsız olmuştu.

Kıbrıs meselesinde Türkiye'nin kalıcı -ve bazılarına göre "Türkiye'yi sınıfta bırakıcı"- tezi haline gelmiş olan "iki devletli çözüm" yerine "federasyonlu çözüm"ü tercih edenlerin desteklediği Tufan Erhürman'ın %62 ile başkan seçilmesi birilerinin canını sıktı.

O kadar ki Saray sözcüsü Bahçeli bu sebeple seçimin geçersiz sayılmasını istemişti.

Bahanesi de seçimlere iştirakin "düşük" olduğu varsayımıydı. Oysa son seçimde sandığa gitme oranı yüzde 64 civarında yani Avrupa ve ABD ortalamasına denk.

Bu Kıbrıs meselesinde farklılıklara kapı açacak sorular sormak zor ve cesaret gerektiriyor. Zira bir konu devletçe ya da hâkim unsurlarca "millî mesele" yapıldığında farklılıkları dile getirenleri düşmanlaştırmak kolay.

Ayrıca Kıbrıs'a dair Türk dış politikası iç siyasetin malzemesi olmaya uygun bir alan.

Ancak şunu hepimiz bilmeliyiz ki Kıbrıs'ta eskiden yani 1974 Barış Harekâtı öncesinde ve sonrasında olan bitenlerle ilgili olarak bazı belirsizlikler ve şüpheler var ve bunlar halen de sürüyor.

Zira her savaşta önce gerçekler ölür ya da öldürülür.

12 Eylül 1980 darbesinin başmimarı Kenan Evren, 90'lı yıllarda, "biz 1974 Harekâtında 'ileride pazarlıklar sırasında lazım olabilir' diyerek fazladan toprak aldık" mealinde bir şeyler söylemişti de yer yerinden oynamıştı.

Yanlış anlaşılmasın; mazide elbette bir zulüm vardı ve elbette Kıbrıs'ı bir Yunan-Rum Adası olarak gören Yunan ve Rum tezleri kabul edilemez.

Ama "iki devletli çözüm" ısrarının yıllardan bu yana adaya çözüm getirmediği ve bu çözümsüzlüğün bilhassa AB üyeliği hususunda Türkiye'nin önünü tıkadığı da açık.

Seçim sonuçları da gösteriyor ki adadaki "yerli Kıbrıslı" Türklerin ufku gittikçe daha netleşiyor:

-Dünya döndükçe dünyaya sadece Türkiye üzerinden ve Türk pasaportu ile ya da İngiliz Pasaportu ile açılmak zorunda kalmak istemiyorlar. Federasyonlu çözümle birlikte AB pasaportuna kolaylıkla sahip olabileceklerinin farkındalar.