Alev Alatlı ve entelektüel fakirliğimiz

Alev Alatlı son yirmi iki senenin tefekkür derinliğinin ve fakirliğinin bir nevi turnusol kâğıdıydı.

Bir ön bilgi ile başlayalım: Türkiye üniversitelerinde Risale-i Nur'u bir "külliyat" olarak bilen ve kıymetini idrak eden çok sayıda akademisyen var. Hepsi, çorak arazideki fidanlar gibiler. Muhafazaya ve sürekli sulanmaya muhtaçlar.

Bunların hemen hemen hepsinin yolları Alatlı ile kesişti.

Alev Alatlı, sonradan Kapadokya Üniversitesi olacak olan Kapadokya Meslek Yüksekokulu'ndaki ekibiyle birlikte tercüme metinlerden oluşan dört ciltlik "Batıya Yön Veren Metinler" adlı Derleme Külliyatı bastırıp bütün öğretim üyelerine ücretsiz olarak gönderdiğinde herkes hemen "bize yön veren eserleri de derleyecek ve fikir dünyasına armağan edecek mi" sorusunu düşündü.

Cevabı ardından geldi: Alatlı, altı cilt olarak tasarladığı "Bize Yön Veren Eserler" adlı Derleme Külliyatın eski tarihlere ait metinlerden oluşan ilk iki cildini de basıp gönderdi.

Ve o aşamada o önemli soru gündeme geldi: Sonraki ciltlerde, bilhassa çağdaş İslam tefekkürüne sıra geldiğinde "biz"e yön veren eserler arasında Risale-i Nur Külliyatından bazı parçalar da olacak mı ve olacaksa hangileri hangi bağlamda nakledilecek

Zira Risalelere el uzatabilmek, entelektüeller için, AKP'nin 22 yılından sonra dahi ve halen de maalesef bir sınav sorusudur.

Herkes merakla beklemeye başladı. Ama her nedense çalışmanın gerisi gelmedi ve kendisi hakkında emr-i Hak vaki oldu.

Bu arada, kendisinin 2012 yılında Bülent Ecevit Üniversitesi'nce ve 2017 yılında da Süleyman Demirel Üniversitesi'nce fahri doktora payesi ile onurlandırılmış olması bu iki isim ile yollarının kesişme biçimi açısından ilginç bir tevafuktur.

Malumunuz, derin devletin derin planının sonucu olarak 17-25 Aralık 2013'te "hükümet-cemaat çatışması" olarak yüzeye vuran dip dalganın getirdiği ufunetli havadan entelektüel camia da nasibini aldı ve kötü bir ayrışma ve kırım yaşandı.

Ortada ve bağımsız kalabilmek ve hakperestçe söz söyleyip "fe eslihû beyne ehaveyküm" emrince ehl-i imanı sükunete, itidale, uhuvvete ve muhabbete davet edebilmek zorlaştı ve az sayıda cesaret sahibine nasip oldu.

İşte o dönemde Alatlı da entelektüelliğin de gereğini yaparak hakkı söylemek yerine "safını belli edenler"den olmayı seçti.