"Oyun, tiyatro, danışıklı döğüş" demiyoruz; sadece soruyoruz:
"Binlerce subayın katıldığı bir darbe teşebbüsünden istihbarat teşkilatının ve Genelkurmay karargâhının habersiz olması mümkün müdür"
15 Temmuz'un 8. yıldönümü dolayısıyla yine çok şeyler söylendi ve yazıldı. Yine "oyun, tiyatro, danışıklı döğüş, önceden biliniyordu" iddiaları ve bu iddialara karşı çok sert tehditler.
Bence "oyun, tiyatro" iddialarına hiç gerek yok. Sadece yukarıdaki soru sorulmalıdır. Bütün muhalifler bu soruyu sormalıdır.
Olmaz ya, diyelim ki bunun mümkün olduğuna dair çok güçlü kanıtlar ileri sürüldü. O zaman da şu soru sorulmalıdır:
"Binlerce subayın katıldığı bir darbe teşebbüsünden habersiz olan Genelkurmay'ın ve istihbaratın başlarının görevlerinden alınması mı gerekir, yoksa görevlerinde bırakılması hatta yükseltilmeleri mi gerekir"
Evet "oyun, tiyatro" demiyoruz, sadece bu soruları soruyoruz. Muhalefet partileri ve çevreleri de sadece bu soruları sormalıdır. Bence bu soruları sormak, hem sorumlular hem kamuoyu üzerinde çok daha etkili olur.
Gelelim başlıktaki ikinci konuya.
15 Temmuz'un yıldönümü dolayısıyla şehitlerimiz için Kur'an'dan sureler okundu, dualar edildi. Bazı hoca efendiler de fatiha suresini okudular. Oradaki ayetlerden biri de herkesin bildiği gibi "İyyâke na'budu ve iyyâke nestaîn." Anlamı da şöyle: "Ancak sana kulluk ederiz ve ancak senden yardım dileriz."
Nedense bütün hocalar ayeti şöyle okuyorlar: "İyyâ kena'budu ve iyyâ kenestaîn."
Fatiha suresinde kena'budu kelimesi de kenestaîn kelimesi de yoktur; na'budu ve nestaîn kelimeleri vardır; birincisi "kulluk ederiz taparız", ikincisi "yardım dileriz" demektir. "Sen" anlamındaki ke, iyyâ kelimesine bağlıdır, kendisinden sonrakilere değil. İyyâke, "