Nâs değil Nas

Felsefede "dogma" anlamına gelen kelimeden söz ediyorum. Türkçe Sözlük'te asıl anlamı "Açıklık, açık ve kesin yargı" olarak verilmiş. Örnek cümle de Niyazi Berkes'ten alınmış: "Birçok hâllerde de naslar, genel kurallar olarak değil, belirli sorunlar üzerine verilmiş yargılardır."

Kelimede iki türlü yanlış yapılıyor. Birincisi, söylerken uzatılıyor. İkincisi, iki s ile yazılıyor.

Önce kelimenin kısa olduğunu, asla uzatılarak söylenmemesi gerektiğini hatırlatalım. Uzun söyleyenlerin bir bölümü kelimenin, "insanlar" anlamına gelen nâs ile ilgili olduğunu sanıyor. Hani namaz surelerinden biri yâ eyyühennâs (Ey insanlar!) diye başlıyor ya, işte oradaki nâs ile ilgili olduğunu sanıyorlar. Emre Kongar Hoca bile bunu sık sık tekrarlıyor ve nas kelimesini uzatıyor.

"İnsanlar" anlamına gelen nâs ile "kesin yargı, dogma" anlamına gelen nas kelimesi arasında nun harfi ile başlamanın dışında hiçbir ilgi yoktur. Nâs, nun-elif-sin ile; nas, nun-sat ile yazılır. İlkinin uzatılmasının sebebi de eliftir. İkincisinde elif yoktur ve asla uzatılmamalıdır (Şimdi birileri sat harfi denmez sad denir, diye bilmişlik yapabilir. Doğrudur, harfin adı Arapçada sat-elif-dal ile yazılır ve söylenir. Ancak biz Türkler sâd değil sat deriz. Bugünün konusu değil ama yüzyıllarca kullandığımız Arap alfabesindeki harflerin adlarını da Türkçeleştirdiğimizi bilelim. Söz gelişi değil deriz, değil deriz. Kâf demeyiz kef deriz. Bir ayraç daha açmadan şunu da söyleyelim. Sadece küfür terimi olan sin kâf'ta kâf söyleyişi kalmıştır. Onu da insanlar yanlış olarak kalın k ile kaf diye söylüyorlar.)

Bazı yazarlar "dogma" anlamındaki kelimeyi niçin iki s ile yazıyorlar Sat harfi şeddeli olduğu için. Şedde, harfin iki kez okunduğunu gösteren işarettir. Sonu şeddeli olan bazı Arapça kelimeler Türkçeye girmiştir. Bakın bu tür kelimeleri Türkler nasıl kullanıyorlar.

Hak fakat hakka (hukuka riayet etmek), hakkı (yenmek), hakkın (sesi); ret fakat reddetmek, reddiye, reddolunmak; tıp fakat tıbbı, tıbba; zan fakat zannımca, zannetmek;