DİN DİLİ
İmamlarımız, hatiplerimiz, vaizlerimiz en güzel Türkçeyi kullanarak halka hitap etmelidirler. Onlardan güzel bir Türkçe beklemek hakkımızdır.
Hiç şüphesiz din önemli bir kavramdır. Yalnız milyarlarca insanın kendilerini bir dine mensup hissetmesinden ötürü değil dinin insanları kötülük yapmaktan alıkoymasından ötürü de bu kavram önemlidir. "Hadi canım sen de! En dindar görünenlerin en çok kötülük yapanlar olduğunu görmüyor musunuz" diyebilirsiniz. Tabii ki ben olandan değil olması gerekenden söz ediyorum.
Din madem ki önemlidir din dili de önemli kabul edilmelidir. Pazar günleri kiliselerinde cemaatlerine vaaz eden rahiplerin dillerini ne kadar düzgün ve etkili kullandıklarını televizyonlardan izleyebilirsiniz.
Aynı özeni elbette biz de göstermeliyiz. İmamlarımız, hatiplerimiz, vaizlerimiz en güzel Türkçeyi kullanarak halka hitap etmelidirler. Onlardan güzel bir Türkçe beklemek hakkımızdır.
Bizim vaiz ve hatiplerimizin dilindeki en ciddi sıkıntı, Türkçeye girmiş bulunan Arapça kelimeleri Araplar gibi telaffuz etmeleridir. Özellikle içinde ayın harfi bulunan kelimeler ayın çatlatarak söyleniyor. Diyelim ki "Hazreti Ali âlim bir insandı." diyecekler. Ali ve âlim sözlerinin ayınl'arı öyle bir çatlatılıyor ki! Türkçede ayın sesi yoktur ve Türkler ya ayın'ı hiç telaffuz etmezler ya da ayından önceki sesi uzun söylerler. Mesela ma'lûm değil mâlum derler.
Hani bir fıkra var. Adam muhatabına "Sen hocasın." demiş. Hoca da ayın'ı iyice çatlatarak "Nerden ma'lûm" demiş. Diğeri de cevap vermiş: "Ma'lûmdan ma'lûm." Bu fıkra Türklerin ayın çatlatmayı sevmediklerini, ayın çatlatanlarla alay ettiklerini gösterir.
Bir de hâ harfinin sesi var. Rahmet, rahman, hâkim gibi kelimelerdeki ses. Türkçede tek bir h sesi vardır, her, hemen, şehir kelimelerini söylerken çıkan h sesi. Arapça kelimede hâ harfi de olsa hı harfi de olsa bunların hepsini Türkler her'deki h sesi gibi çıkarırlar. Rahmet, rahman gibi kelimelerdeki h sesi de aynı şekilde söylenir, Araplar gibi nefesli bir şekilde söylenmez.
Aslında bu durum bütün diller için geçerlidir. Hiçbir İngiliz Robert adını Fransızlar gibi küçük dil r'si ile Rober biçiminde söylemez, Rabırt der. Hangi dilden girmiş olursa olsun bizim dilimizdeki bütün alıntılar da Türkçede hangi biçimi almışlarsa o şekilde söylenirler. Mahabbet, mumkin, dîvâr, fotograf demeyiz, muhabbet, mümkün, duvar, fotoğraf deriz.
Arapça bir metin olmasına rağmen Türkler Kur'an'ı da kendilerine özgü bir tarzda okurlar. Buna "Türk lahni" denir. Ayın, hemze, dat, hâ gibi harfleri fazla baskılı okumazlar. Arapçada olmadığı hâlde ü ve ı seslerini de çıkarırlar. Benim gibi seksenini aşmış olanlar bunu bilirler. Çocukluğumuzda hocalardan dinlediğimiz Kur'an hep Türk lahni ile okunurdu. Sonra 1960'larda bir moda başladı: Kur'an'ı Kahire usulüyle okumak. Ayın'ları, dat'ları, hâ'ları baskılayarak, bütün ötreleri u diye okuyarak.