Mor Binlik!

1970'li yıllar Şimdi size bu yıllarda yaşanan, ilginizi çekeceğini umduğum bir hikâye anlatmak istiyorum İstanbul'un eski semtlerinden birinde yedi katlı bir apartman Apartmanın önünde tümü de 6-7 yaşlarında birkaç çocuk hararetli bir oyuna dalmışlar. O arada çocuklardan biri apartmanın hemen önünde bir mendil fark ediyor. Sıkı sıkı sarılı bir mendildir bu! Diğer çocukların meraklı bakışları arasında mendili açar. Mendilin düğümü çözüldüğünde tüm çocukların gözleri fal taşı gibi açılır; zira mendilde o dönemin en büyük parası olan ve çok değerli olan 'mor binlik'ler vardır! Çocuk saymaya başlar; 'bin, iki bin, üç bin' Az buz değil, 10 kadar 'mor binlik' vardır, bu sıkıca sarılmış mendilde! Ne yapacaklarına hemen karar veremezler. Biraz da korkuya kapılırlar! Çocuğun aklına o arada annesi gelir. Öyle ya, bilse bilse annesi bilebilirdi, bu durumda ne yapılması gerektiğini. Oyun alanında yakın olan eve koşarak gelir. Yaz mevsimi ortaları olduğu için annesi o sırada balkonda halı yıkamaktadır. pushfn('ads'); Durumu hemen annesine anlatır ve elindeki 'mor binlik'leri gösterir. Annesi, hiç vakit geçirmeden çocuğuyla birlikte oyun alanına, o apartmanın önüne gelir. Kısa bir araştırmadan sonra mesele anlaşılır; 'mor binlik'ler emekli bir öğretmene aittir. Halı silkelerken, 'askerdeki oğlunu evlendirmek için' halının altına sakladığı para sarılı mendil, yanlışlıkla aşağı düşmüştür. Emekli öğretmen parasına kavuştuğu için inanılmaz bir mutluluk yaşar ve çocuğa 5 TL mükâfat verir. O parayı harca harca günlerce bitiremez küçük afacan! Emekli öğretmen, emeklilik tazminatıyla oturduğu o evi ve bir araba satın almış, artan parayı da oğlunu evlendirmek için bir kenara ayırmıştır. O yıllarda İstanbul'da iyi bir evin 20-25 bin TL olduğunu da hatırlatalım. Hikâyenin sonu; Günümüzde emekli olan bir öğretmenin İstanbul'da bir ev, bir araba ve çocuğunun düğününü yapması için kaç lira emekli tazminatı alması lazım Günümüzde emekli olan bir öğretmen ne kadar tazminat almaktadır Günümüzde emekli olan bir öğretmen bir evi bırakınız, bir araba bile alabilmekte midir, acaba Ne kadar yoksullaştığımızı anlatmak için esasen çarpıcı bir örnek değil midir Peki, ya sizce! pushfn('ads'); MİLLİ GAZETEMİZE HER ZAMANKİNDEN DAHA FAZLA İHTİYACIMIZ VAR! Milli Gazetem sistemlerin toplumsal değişimini sağlamak, iktidarların kitlelerini yönlendirmek için kullandığı etki bakımından 4. kuvvet olarak bilinen medyadır. Erbakan Hoca'mızın bizzat direktifi ile Milli Gazetemiz 12 Ocak 1973 tarihinde ilk yayın yönetmeni Hasan Aksay abi tarafından yayın hayatına başlamıştır. Bir toplumsal hareketin, siyasi, iktisadi ve medya ayağı olmadan başarıya ulaşması mümkün değildir. Hocamız bunun için siyasi ayağını Milli Nizam Partisiyle, ekonomik ayağını 200 ortaklı Gümüş Motor ile, medya ayağını da Milli Gazetemizi kurarak efsanevi bir şekilde Milli Görüş hareketinin temellerini atmıştır. Milli Gazetemizin görev olarak kendi hinterlandını oluşturmak için halkımızın iyi, doğru, güzel ve faydalı haberleri alarak bilinçlenmesine yardımcı olmak, özel olarak Millî Görüş teşkilatlarının gücünü göstermek, teşkilatların nasıl olması, nasıl çalışması gerektiğinin eğitim ayağını üslenmiştir. Milli Görüş'ün gören gözü, duyan kulağı, düşünen aklı olmuştur. Dağınık ve farklı düşünmek istemiyorsak Milli Gazetemizi kesintisiz okumamız gerekir. Dün aynı dünya görüşüne sahip olup aynı kavramlara aynı manaları yükleyip aynı tanımlarla düşünerek aynı eylemleri aynı anda ortaya koyabiliyor ve bir olay karşısında Edirne'den Kars'a, Samsun'dan Kahramanmaraş'a aynı düşündüğümüzle öğünüyorsak, bunda Milli Gazetemizin en büyük pay sahibi olduğunu unutmamalıyız. Bugün için ahlâki değerlerin erozyonunun had safhada olduğu, kendi ailemizi televizyon başından kaldırmaya gücümüzün yetmediği bir vakadır. Ocakların söndüğü, boşanmaların evliliği geçtiği bir