Fikri Dergisine Hak Ettiği Ödül!

Bu sene tarihi Sirkeci Garı'nda, Başkanlığını Fatih Bayhan'ın yaptığı TÜRDEB (Türkiye Dergiler Birliği) tarafından açılan dergi fuarında genel tema 'dijitalleşme' idi. Ama basılı dergilerin tadı bambaşka. Dijitalleşme elbette olmalı ama basılı dergi, basılı gazetenin ağırlığı ve etkinliği, kalıcılığı da tartışılmaz! Bir derginin ya da gazetenin masada somut olarak durması, dokunabilmek bambaşka, sanalda yer alması daha farklı. Sirkeci Garı'ndaki fuarda, Milli Gazete'nin okurlarına sunduğu Milli Çocuk, Fikri ve Maaile dergileri de temsil edildi, stant açtı. İyi de oldu. Fikri dergisi fuarda hak ettiği ödülü de aldı; "Yılın En İyi Mizah Dergisi" kategorisinde ödüle layık görüldü. Fikri dergisi editörü, Milli Gazete Kültür-Sanat Editörü sevgili Bilali Yıldırım ile konuştum. Şunları söyledi; "Kalıplara sıkıştırılmaya çalışıldığımız bu zamanda herkesin özgürce kendisini ifade edebileceği bir platform Fikri dergisi." "Fikri dergisi, kimse kendisini yabancı hissetmesin diye uğraştığımız keyifli bir yorgunluk." "Yazar arkadaşlarımızın hassasiyeti çizer arkadaşlarımızın gayreti okuyucumuzun desteği ile 6 yılımızda fikrimizi özgürce korkmadan kamu menfaatini gözeterek dile getirmeye devam ediyoruz." "Desteğini bizden hiç esirgemeyen, her sayımızı merakla bekleyen başta Genel Yayın Yönetmenimiz Mustafa Kurdaş'a, Yazı İşleri Müdürümüz Ercan Özcan'a, Dergiler Editörümüz Adnan Öksüz'e ve fikrine sahip çıkan tüm okuyucularımıza teşekkür ediyoruz." Peki, Fikri dergisinde kimler yazıyor; Fatih Bera, Burak Kıllıoğlu, İshak Koç, Musab Enes Gençalp, Gökçen Göksal, Ali Kemal İsmailoğlu, Tutkunzade Yunus, Serdar Tezcan, Mevlüt Altıntop, Hüseyin Akın, Betül Öztürk, Onur Şehmus Şahin, Fatma Yılmaz. Çizerler: Coşkun Atay, Halil Eser, Muammer Bulut, Mehmet Altıntop. Tebrikler Fikri dergisine gelsin pushfn('ads'); "BÖYLE BUYURMUŞ HÖKÜMET!" Geçenlerde Fikri dergisinin eski sayılarını karıştırırken Rıza Hanegeli'nin, güldüren, güldürürken de düşündüren o yazılarından birisini bir kez daha okudum. Beraber okuyalım mı; "Yurt hayatını bileniniz var mı, bilmem! Hafta sonları kahvaltı yerine çıkan mercimek çorbası Adeta isyan ettiren "kara şimşek" "Yaa, yine mi çorba" diyenler mi "Bir hafta sonu keyfimiz var, onu da berbat eylediniz!" diye itiraz edenler mi Yoksa, yorganını kafasına çekip o günlerde yeni yeni palazlanmaya başlayan İbo'nun, "ayağında kundura"sını, yastığının altında saklayan pilli küçük radyosundan dinleyenler mi!" "Ama eyyy okur! Yeri ve de vakti gelmişken bir cümle ile konuya bir saplama yapmak da isterim; öğrenci yurtlarında ve kışlada haftanın belirli günlerinde sabahları klasik çay-peynir-zeytin-reçel (vb) yerine çorba verilmesinin de bir esbab-ı mucibesinin olduğunu çook sonradan öğrendim; meğer bu çorbalar haftalık vitamin eksikliğini tamamlamak üçün öğrencilerin midelerine 'boca' edilirmiş! Devletlülerin öngörüsü böyleymiş! Böyle buyurmuş hökümet!" pushfn('ads'); "O kocaman banyo kazanının ısınması aşamasında ne türküler yakıldı, ne gazeller okundu, ne gözyaşları döküldü Yavuklusuna mani okuyanlar mı dersiniz, sevdiceğe yazılan aşk şiirleri mi Bayburtlu Ağlar Baba Divanı"nı bilirsiniz! Bir de "Bayburtlu Halil Divanı"(!) vardı, o yıllarda! Bayburtlu Halil, şort-gömlek saatlerce ısınmasını beklediğimiz o bakır kazanın çevresinde, bazılarını şimdi bile hatırladığım -ama ne yazık ki yazamadığım- ne dizeler döktürürdü!" "Bilali Yıldırım'ın çok hoşuma giden, "Ağızdan çıkan ifadeler, sözcükler, kelimeler sandığınız gibi yok olup gitmezler! Onlar bir yerlerde asılı kalırlar" cümlesinde olduğu gibi; Bayburtlu Halil'in irticalen döktürdüğü ve hepimizi bazen kahkahalara boğan, zaman zaman da derin hülyalara-rüyalara dalmamıza neden olan o cümleleri neredenerelerde asılı kaldı, acaba" Bu satırları okuduktan sonra çook eskilere gittim. Hem tebessüm ettim hem hüzünlendim Rıza