Erbakan Hoca yine birleştirdi!

Haliç Kongre Merkezi'nde "Adil Devlet ve İnsanca Yaşam" temasıyla gerçekleştirilen "Erbakan'ı Anma ve Anlama" programında farklı görüş ve düşüncelerdeki siyasi partilerin bir araya gelmesi bana ilk etapta şunu düşündürdü; Millî Görüş lideri ve Refah-Yol Hükümeti Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan yine birleştirdi, yine birleştirdi! Erbakan Hocamız tüm siyasi hayatında ayırmadı, bütünleştirdi; ötekileştirmedi, kucakladı; kutuplaştırmadı, yakınlaştırdı. Dünkü toplantıdan tüm dünyaya böyle bir fotoğraf yansıdı. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun konuşması son derece kuşatıcı, kapsayıcıydı. Temel Bey, özellikle "adalet" vurgusu yaptı, kutuplaşmaya dikkat çekti. "Hepimiz bu ülkenin insanlarıyız. Kutuplaşan değil, kucaklaşan bir ülkeyi tesis etmek zorundayız." cümlesi Temel Bey'e ait. Temel Bey, programa her zamanki gibi hoş renkler katan çocuklarla selfie yaptı, fotoğraf çektirdi. pushfn('ads'); Saadet Partisi İstanbul İl Teşkilatı'nın ev sahipliğinde gerçekleşen programda salonun tıka basa dolu olması Saadet liderini ziyadesiyle memnun etti. Programdan hemen önce TV5'ten Yunus Emre İşçi'nin sorularını cevaplayan Ali Müfit Gürtuna'nın şu cümlesini not aldım: "Ben İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptım. Malum, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı önemli bir mevki. Belediye başkanlığım süresince Erbakan Hocamız bir kere bile, 'Şu ihaleyi şuna verelim, bu ihaleyi buna verelim!' demedi." Son cümlem, kanaatim şudur; dün Haliç Kongre Merkezi'nde, Erbakan Hocamızı anma ve anlama programında, Türkiye'nin tüm renkleri ve kesimleri mevcuttu. Erbakan Hocamız, Millî Görüş'ün yegâne temsilcisi olan Saadet Partisi, dün tüm Türkiye'yi yine birleştirdi, yine kucaklaştırdı. Hayırlara vesile olsun BU NASIL DEMOKRASİ FRANKS! DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKTI!"Ben Basralı Ömer Belki haberin yoktur diye yazıyorum General Franks; Önce demokrasi yağdı göklerden Sonra özgürlük geçti üstümüzden pushfn('ads'); Palet, palet... Ve insan hakları namlularından Yüzü maskeli adamların Saniyede bilmem kaç bin adet... Demokrasi bizim eve de isabet etti, Bir gün sonra anladım ayaklarımın koptuğunu... Babamın vücudunda Tam on sekiz adet İnsan hakları saymışlar. Annem zaten yoktu... Ben doğarken İlaç yokluğunda ölmüş. Ambargo falan dediler ya Anlamadım, çocuk aklı işte Sen daha iyi bilirsin... Sizde de barış böyle midir Franks İnsan hakları, çocukları yetim Ve ayaksız bırakır mı orada da Ya demokrasi Güpegündüz pazara düşer mi Ve zenginlik... İnsanları korkudan uykusuz bırakır mı Ve kuşlar gökyüzünü terk eder mi orada da Babamla söylediğim son dua dilimde, Ayaklarım hastanede Ve giymeye kıyamadığım ayakkabılar Elimde kaldı... Çocuğun var mı Franks Al, çocuğuna götür onları Bir işe yarasın. Kim bilir baktıkça, Belki beni hatırlarsın Bu nasıl demokrasi Franks Düştüğü yeri yaktı Merhamet hür dünyaya Bu kadar mı Irak'tı" (Amerika, 'demokrasi getireceğiz' diyerek işgal ettiği tüm ülkeleri ve Irak'ı yerle bir etti. Yukarıdaki şiir Basralı Ömer'in 'demokrasi vaat edenlere' yazdığı satırlar... ABD işgal ettiği ülkelerde milyonlarca insanı katletti. Kadınlar dul, çocuklar öksüz ve yetim kaldı. Kadim medeniyetler buharlaştı! Rusya da öyle. ABD(eşittir) Rusya. Yok birbirlerinden farkları İkisi de işgalci, ikisi de sömürücü, ikisi de acımasız, ikisi de gaddar, ikisi de sadece çıkarcı Zulmün bir ucu ABD ise diğer ucu Rusya) ESAM'A BİR TEKLİF; ADİL DÜZEN ENSTİTÜSÜ! "Selamünaleyküm Adnan Bey. Sizden ricam, ESAM (Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi) bünyesinde, Adil Düzen Enstitüsü kurulması konusunu yazınızda yazmanız ve gündeme getirmeniz." "Bu teklifimi ESAM Genel Başkanı muhterem abimiz Recai Kutan başta olmak üzere, ESAM yetkililerine köşeniz vasıtasıyla iletirseniz çok sevinirim. Tekrar selam ve dua ile..." (Salih Gümüş, Mali Müşavir, Bursa) 3. DÜNYA SAVAŞI ÇIKAR MIYıl 2014... Uzun yıllar gazetemizde yazan merhum Mehmed Şevket Eygi, üçüncü dünya savaşının çıkabileceğini ve bu savaşta muhtemelen İstanbul'un elden çıkacağını ileri sürdü. pushfn('ads'); "Üçüncü dünya savaşı çıkacak mı... Cevap: Gidişat bunu gösteriyor" diyen Eygi, şöyle devam ediyordu, o yazısında; "Nerede, ne zaman,