Kent Enstitüleri

Emre Kongar 18 Mart'ta gazetemizdeki "Eğitimin ötesi: Köy Enstitüleri" başlıklı yazısında çağın en önemli atılımı Köy Enstitülerinin toplumsal, kültürel tabanına yönelik yorumlarda bulunuyor:

"Köy Enstitüleri, bir 'Eğitim Kurumu olmanın çok ötesinde, tam bir Ulusal Kalkınma Projesidir! Mustafa Kemal Atatürk'ün, bir Din Tarım Toplumu'nda, bir Endüstri Toplumu ürünü olan Cumhuriyet Rejimi kurmasının, toplumsal itici gücü, dinamosu olan bir atılımdır!"

ÇAĞDAŞ ATILIM

Kongar, yazısında, oy avcısı politikacıların, zengini daha zengin eden, yoksulu ölüme sürükleyen çıkar şebekelerinin iktidara gelir gelmez kapattığı bu eğitim yuvalarının amacını vurgulayarak eğitimde neler yitirdiğimizi de açıklıyor:

"Endüstri Devrimi'nin insanlığa kazandırdığı teknolojik ve kültürel-ideolojik birikimi, eğitim yoluyla, Osmanlı kalıntısı olan Din Tarım Toplumu'nun insan malzemesine aktarmak ve bu yolla üretilen insan gücünü, köylü bir toplumu kentselendüstriyel bir toplum düzeyine sıçratmak için lider kadrosu olarak kullanmaktı. Köy çocuklarını alıyor, insanlığın teknolojik ve kültürel birikimi ile eğitiyor ve toplumsal dönüşüme liderlik etmeleri için köye geri yolluyordu."

KENT ENSTİTÜLERİ

Yetişiminin ilk adımını Köy Enstitüsünde atan Prof. Dr. İsa Eşme, Yarım Kalan Aydınlanma Atılımı (İKÜ Yayınevi, 2021) adlı kitabında, "Köy Enstitüleri eğitim tarihinin en parlak dönemidir. Canlandırılmak istense bile ülkemizde neredeyse köy kalmadı, nereye kurulacak bu eğitim anıtları" yolundaki sorumu gene de şu bilgileri aktararak yanıtlamıştı:

"Daha önce Prof. Dr. Adil Türkoğlu tarafından gündeme getirilen 'Kent Enstitüleri' düşüncesi, 17- 20 Nisan 2003'te dekanlık görevini yürüttüğüm Maltepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi tarafından gerçekleştirilen bir çalıştayda ele alınmıştır."

ÇÖZÜM

Gerçek eğitim uygulamaları açısından "Kent Enstitüsü" ya da başka adlarla Köy Enstitülerinin yeniden canlandırılması önemli bir girişim olacaktır. Örneği kendimden vereyim: Dağılmış bir aile. Okul yaşlarımda İstanbul pazarlarında hamallık, 8-14 yaşında her gün sopalardan geçirilerek dört masalı bir lokantada çıraklık sırasında sol baldırımın arkasına kızgın maşa sokularak öküzgözü iriliğinde bir yara izi kaldı o günlerden...