Çanlar kimin için çalıyor

John Donne'ın yazdığı, Ferit Burak Aydar'ın çevirdiği "Çanlar kimin için çalıyor" şiirini, Ernest Hemingway de İspanyol iç savaşını anlattığı romanına ad yapmıştır:

"Hiçbir insan bir ada, Kendi içinde bir bütün değil ki, Herkes kıtanın bir bölümü Bütünün parçasıdır. Bir toprak parçasını deniz alıp götürse, Avrupa küçülür. Aynı hesap, ha bir adacık gitmiş Ha senin arazin gitmiş Ha bir dostunun arazisi Değil mi ki insanlığın bir parçasıyım. Bu yüzden, iyisi mi sorma Çanlar kimin için çalıyor.Çanlar senin için çalıyor!"

TOPLUMSAL BÜTÜNLÜK

1950 yılında Demokrat Parti yönetime geçince, din perdesine gizlenen bir kesime, Mustafa Kemal Atatürk'ün aydınlanma ilkelerini ortadan kaldırma fırsatı doğmuştu.

Ortaçağın insanı insanlığından eden bağnazlığının önünü Reform kesmiş; toplumu sanatta, düşüncede, bilimde, eğitimde de Rönesans geliştirmiştir. Atatürk bu gelişimi, 20. yüzyılda Cumhuriyetle yaşattı topluma.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde bizi öz dilimizden eden Farsça, Arapça, insanımızın yaratıcı yeteneğini köreltirken Atatürk, "Türk milletinin karakteri yüksektir, Türk milleti zekidir, çalışkandır, (...) güzel sanatları sever" diyerek o yeteneği cana getirmiştir.

ERDEMİN BAŞI DİL!

Farsça, Arapça saray çevresini etkilese de halk o dillerle yaratılan şiirlere yabancı kalmış, onun yerini şiiri Türkçenin ışığıyla aydınlatan Karacaoğlan gibi coşkun, Pir Sultan Abdal gibi savaşımcı ozanların yazdıkları almıştır.

Fuzuli, Baki, Naima, Nedim gibi Farsça, Arapçanın etkisinde kalan üst düzey şairleri bile ancak belirli kesim kendine yakın bulmuştur.

Bunda Türklerde dilsel bilincin erken uyanmasının da etkisi oldu. 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmut Farsçanın, Arapçanın yaygınlaşıp halka Türkçeyi unutturduğunu anlayınca "Erdemin başı dil" atasözü doğrultusunda köyleri kentleri dolaşarak saptadığı sözcüklerle Divanü Lugat'it Türk adlı dört ciltlik sözlüğü yazdı.