"Bu etler bize lâyıktır"

Zebid şehrinde yetişen Evliyânın büyüklerindenMerzuk Sârifîhazretleri "ümmî" idi. Yâni okuyup yazması yoktu... Fakat Allahü teâlânın inâyetiyle çok ilim sâhibiydi...

Sultân, bu zâtı severdi.

Bir gün haber gönderdi...

Ve ziyâfete dâvet etti.

Maksadı, onun hâlini iyice anlamak, imtihan etmekti.

"Bu zâtın kerâmet sâhibi olduğu söyleniyor, bakalım aslı var mı" diyordu.

Bir "sığır" alıp kesti.

Bir de "at" kesti.

Ayrı ayrı pişirttirdi.

Ve ayrı ayrı tabaklara koydurdu. Sonra Merzuk Sârifî hazretlerini sofraya dâvet ettiler.

Mübârez zât, birkaç talebesiyle gelip sofraya oturdular.

Sultânın adamları da oturdu.

Merzuk Sârifî şöyle bir baktı.

İçinde "sığır eti" olanları alıp, kendine ve talebelerine dağıttı.

İçinde "at eti" bulunan tabakları da Sultânın ve adamlarının önlerine koydu. Sultân, dikkatle onu tâkip ediyordu. "Sığır etlerini" kendi talebelerine, "at etlerini" ise onlara dağıttığını gördü.