Muhammed Ümmetiyiz

Muhammed Ümmetiyiz

ABDULLAH YILDIZ

"Terörsüz Türkiye" süreci yaklaşık iki yüz yıldan beriyaşamakta olduğumuzderin "kimlik krizi"ni de gün yüzüne çıkardı. Bu süreçte ulus, millet, kavim, ırk, din, ümmet gibi kavramlar birbirine karıştırıldı, bazı kavramlar asli anlamlarından saptırıldı, bazılarının içi boşaltıldı…

Bilindiği gibi, kavramlar, düşüncemizin temel araçlarıdır; kavramlardaki yozlaşma düşüncenin de yozlaşmasına ve sapmasına yol açar. Kavramların asli mecralarına oturtulması ise, düşüncenin doğru zeminde yeniden inşası demek olur. Dolayısıyla, düşüncemizi berraklaştırmak için, kullandığımız kavramları, özellikle de kimliğimizitanımlarken kullandığımız kavramları asli anlamlarına irca etmeliyiz.

Bu bağlamda gündeme gelen ve rasgele tartışılan "ümmet" kavramını ele alalım:

"Ümmet" kelimesi, 'aynı yer vezamanda, aynı dine bağlı insanların oluşturduğu topluluk' anlamında Kur'an'da sık geçer. Allah dileseydi yeryüzündeki bütün insanlar iman eden bir tek ümmet olurdu (Mâide 5/48; Hûd 11/118; Şûrâ 42/8). O takdirde hür iradenin ve imtihanın bir anlamı kalmazdı. Aslında insanlar, başlangıçta tek bir ümmet idi. Allah'ın gönderdiği elçiler, insanları irşat ettiler; hakka ilettiler, hak ile adâlet yaptılar(A'râf 7/181). Daha sonra insanlar, aralarındaki bağy (taşkınlık) yüzünden anlaşmazlığa düştüler; farklı farklı dinler uydurdular ve değişik ümmetler haline geldiler (Bakara 2/213; Yûnus 10/19). Oysa Allah'a ibadet eden bir tek ümmet olmalıydılar: "Gerçek şu ki, sizin ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim, öyleyse banaibadet ediniz." (Enbiyâ 21/92; ayrıca bk. Müminûn 23/52)

"İslâm Ümmeti" ise; ma'rûfu (iyiliği) emreden, münkeri (kötülüğü) önlemeye çalışan, insanlık içerisinden çıkarılmış en hayırlı ümmettir (Âl-i İmrân 3/110) ve Resulullah'a (s.a.) nispetle "Ümmet-i Muhammed" olarak da isimlendirilir. Her peygambere uyantopluluk, o peygamberin ümmeti sayılır. Bu anlamda İslâm'a inanan bütün Müslümanlar "Muhammed ümmeti"dir. İslâm ümmeti, aynı imam (önder) etrafında, Hz. Muhammed'in (s.a.) izinde, aynı vahye tâbi olarak bir araya gelmiş, Tevhiddinine gönül vererekvahdete ulaşmış, aynı amaca ulaşma gayretinde olan bir ümmettir.

İslâm ümmeti, diğer ümmetlere karşı üstün bir konumdadır. Üstünlüğü; soy, kabile, renk,sosyal sınıf, zenginlik ve iktidar sahipliği gibi şeylerde görmeyen İslâm Dini, "takvâ"yı üstünlük vesilesi sayar. "Takvâ" ise, 'Allah'ın emrettiklerini yapıp, yasaklarından kaçınmak; Allah'a karşı sorumluluk bilinci ile ve her an bizi görüp, gözetlediğinin farkında olarak hareket etmek; Allah'tan korkup, O'na karşı gelmekten sakınmak…' anlamlarına gelir. İnsanlar içinde, kim takva sahibi olursa, kim en yüce değerleri Allah rızası için ahlâk haline getirirse o üstün olur. Bu yüce erdem de ancak İslâm'ın getirdiği hayat ilkeleriyle kazanılır. Peygamberimizin (s.a.), "Bu ümmet (