Şirazesi kopmuş akıl ve fikirler

21 yıllık yıpranmışlık, hayat pahalılığı ve tencere teorisine rağmen Ak Parti'nin bir kez daha iktidarını perçinlemesini hazmedemeyenlerin akıl şirazesi koptu. Sıradan, marjinal gruplardan veya ideolojik körlüğü olanlardan bahsetmiyorum. Eli kalem tutan, mürekkep yalamış entelektüel kimliklerin de akıl tutulması yaşadıkları bir gerçektir. Fikir ürettiklerini zannediyorlar ama zorlama düşüncelerle kendilerini rezil ettiklerinin farkında bile değiller. "Serbestiyet" isimli internet gazetesini zaman zaman takip ederim. Aralarında aklı başında, vasat çizgide yürüyen, söyledikleri sözlerin ayağı yere basan kişiler var. Bu sitenin yazarları (Vahap Coşkun hariç) Millet İttifakının 2023 seçimlerini mutlak galibiyetle sonuçlandıracağını dillendirip durdular. Bunlardan birisi de Alper Görmüş. Görmüş' e göre Erdoğan, seçim kazanma sanatını 'Dava siyaseti' ya da "mevcut gerçeklik ile iletişimi asgarî düzeye indirgemeye borçluydu. Dava siyasetini şu cümlelerle tanımlayan Görmüş, milleti aptal yerine koymayı da ihmal etmiyor. "Ülkenin tek adamının, kendi ekonomik fantezilerini gerçek kılmak için yürüttüğü bir operasyon sonucunda yangın yerine dönen ülkesinde yapılan seçimi üstelik 21 yıllık bir yıpranmışlık döneminden sonra bir kez daha kazanmasını kavramak zor olabilir ama 14 ve 28 Mayıs'ta olan, tam olarak bu. İşin sırrı, ülkenin kahir ekseriyetinin içine yuvarlandığı büyük zorlukları perdeleyecek bir şey bulmadaydı. O şey, Türkiye'de 200 yıllık bir tarihi olan 'dava siyasetiydi." Cumhurbaşkanı ve Ak Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan'ın, iktidarını bir kez daha perçinlerken olumsuzlukları perdelediği gerçeklik nedir acaba Kafalarını kemiren ana soru bu. Nasıl oluyor da her şeye rağmen tek adam, bir kez daha seçim kazanabiliyor Bu soru onları çıldırtmış olmalı ki, savundukları fikirler de çılgınca. Dile getirdikleri şeylere, zekâ yaşı 15 olanlar dahi inanmaz. Bize göre Erdoğan'ın yeni kabinesi gayet olumlu ve ülke için çalışacak isimler. İşin bu kısmına; Erdoğan'ın zaferini hazmedemeyenler de kerhen evet diyorlar. Diyorlar demesine de Erdoğan kabinesinin 'sorun çözücü' kişilerden oluşmasının, Erdoğan'ın 'dava siyasetinden (ve onun pratikteki yansıması olan kutuplaştırmadan ve sertlikten) vazgeçtiğinin ya da vazgeçeceğinin işareti olarak görülmemesi gerektiğini zırvalamadan da geri durmuyorlar. Yani demek istiyorlar ki, Erdoğan ekonomiyi düzeltmek ve adaleti yeniden tesis etmek için doğru adamları tercih etse de, kendisi de bir taraftan kutuplaştırmaya ve tek adamlığa devam edecektir. AK Parti'den önce bu ülkede her 10 yılda bir vesayetin düdüğü çalar, demokrasinin ırzına geçilirdi. Erdoğan'ın dava siyasetini 'Türkiye'de demokratik kültürün ve demokrasinin serpilip yeşermesinin önündeki en büyük engellerden biri olarak' gören bu zihniyetin, aslında kendi okuyucu ve takipçilerine de saygıları yok. Dedim ya, akıl bir kez tutulmaya görsün, nefret dili de dahil her şey sahibini kuşatmaya başlıyor. Bakın şu ucube fikir(!) de onlara ait: "AK Parti miting meydanlarını (s)ihaların uçuştuğu, uçak gemisi ve TOGG'ların ortalıkta dolaştığı, arada tankların ve atlıların boy gösterdiği, bir yanda doğal gazın öte yanda petrolün fışkırdığı sürrealist bir