Depremin faturasını kime keselim

Bu satırların yazarı da bir depremzededir ve depremin tüm zorluklarını görüp yaşayandır. Bir gazeteci olarak son 2 yılda Kahramanmaraş'ın Doğu Anadolu fay hattında yer aldığını, bu bölgede 509 yıldır deprem olmadığını ve büyük bir enerji birikimi oluştuğunu yazıp durduk. Gerek kendi araştırmalarımdan, gerekse yer bilimcilerinin ve deprem uzmanlarından edindiğim fikirleri, hem muhabirliğini yaptığım TRT Haber'de, hem Yeni Akit'te, hem de sosyal medya hesaplarımda takipçilerimle paylaştım. Coğrafya bir kaderdir. Lakin depremi sadece kadercilik anlayışıyla yorumlamak, itikadi açıdan doğru değildir.Asrın felaketinin elbette manevi sebep ve gerçeklik yönü vardır. Beşer olan biz kullar, tedbir almak ve binamızı sağlam zemine yapmakla mükellefiz. Deprem gerçeğine hangi cephe ve kriterlerden bakmalıyızDeprem ve afete dönüşen diğer tabiat olayları Allah'ın günahkâr kullarına verdiği bir ceza mıdır Biz depreme müstahak olacak hangi günahları işledik Bu yaklaşım özünde doğru olsa bile, gerekli tedbirleri alıp almadığımız noktası mutlaka izaha muhtaç bir konudur. Öncelikle günah kavramından neyi anlamamız gerekiyor Bu ülkede siyaset ve müteahhit ilişkilerinin ranta dönüşen reel politiğini anlamadığımız müddetçe konuyu açığa kavuşturmamız mümkün değildir. Deprem öncesi ve sonrasında alınması gereken tedbirler nelerdir Allah'ın hükümlerinin ihlal edilmesi, dinin rafa kaldırılması ve kulların kendisini özgür bireyler olarak tanımlaması, büyük günahtır. İlahi hükmü yok saymak, Allah'ı dünya işlerinden soyutlamak ve sosyal-siyasal, içtimai hayatta beşerin hükümlerine tabi olmak, inkarcılığa kapı aralar.Bizden önceki kavimlerin helak sebeplerine baktığımızda, olayı sadece günah kavramıyla izah edemeyeceğimizi görürüz. Haram kazanç, kötülük, fuhuş, içki, kumar gibi yasaklanan şeyler günahtır, eyvallah. Lakin ilahi hükmün ihlali, dinin bilinçli bir şekilde rafa kaldırılması daha büyük günah ve şirktir. İlkinin tövbe ile telafisi mümkündür, ama şirke sapmak ve Allah'a başkaldırmanın sonu hüsrandır.Şirk koşmakla cinayet işlemek arasında ne tür bir fark var Müşrik birisi katil olabilir. Müslüman insan asla katil olamaz. Dini literatürde sirkten sonra en büyük günah cinayettir.Mevzuata aykırı yerlere bina yapan, çürük binaları tahliye etmeyen, kentsel dönüşüm projesini hayata geçirmeyenengelleyen, deprem öncesinde ve sonrasında gerekli tedbirleri almayarak on binlerce insanın ölümüne neden olanların hepsi de yargılanmalı ve hesap vermelidirler. Alüvyonlu tarım arazilerini, dere yataklarını ve fay hattının geçtiği bölgeleri, ilk depremde o binaların yıkılacağını bile bile imara açan (bunların bilip bilmediklerini de, o yerlerdemülk almışlar mı, oturmuşlar mı, yakınlarını oturtmuşlar mı, araştırarak tespit edebiliriz.Adam kendisi de orda oturmuş ise, ona da kalkıp, ihmalinden dolayı, kasti bir suçu varmış muamelesi yapmamalıyız:) kim var ise, hesap vermelidir.Günah keçisi müteahhitler, bu işin son halkasında yer alır. Fay hatlarının geçtiği bölgelerde yüksek katlı binaların yapılmasına müsaade edip ruhsat verenlerden, denetlemeyi gereği üzere yapmayanlardan hesap sorulmaz ise, her şey eski tas, eski hamam devam edip gider..Şehirlerin dağın eteklerinde ve yamaçlarında değil de, tarım arazilerinde ve fay hattında kurulması ifsattır, cinayettir.Kahramanmaraş'ın eski yerleşim yerleri Ahir Dağı'nın eteklerindedir ve çok doğru bir tercihtir. Depremde bu bölgeler ve Binevler diye anılan mahallelerde yıkım yaşanmamıştır. En çok yıkımın olduğu ve can kaybının yaşandığı yerler maalesef marul ve patlıcan bahçelerinin olduğu düz alanlardır. Şimdi bu tarım arazilerini onlarca yıl önce imara açanları mazur mu göreceğiz Sert yamaçları değil de fay hattının geçtiği tarım arazilerini imara açanlar, bu bölgelere çok katlı dikey mimariye ruhsat verenler masum mudurTarım arazilerini korumakla görevli olanların rant uğruna ihlal ettikleri işin faturasını