Ticarette oyunun kuralları değişiyor

Modern ekonominin kurucusu Adam Smith'ten 1970'lerdeki parasalcı iktisatçılara kadar ticarette ve ekonomide bize öğretilen tek bir husus vardı: "Kendi çıkarını düşünen şirketler, toplumun da çıkarını düşünmüş olur."

1970'lerden itibaren dünyada çevresel ve sosyal sorunlara ilişkin çok kapsamlı tartışmalar başladı. Bir tarafta gezegenimizin limitlerini iklim krizi, atıklar gibi çevresel sorunlar zorlamaya başladı. Diğer tarafta paranın giderek belirli ellerde toplanmasına yol açan finansal sistem nedeniyle altta ezilenler ve sosyal sorunlar birikmeye başladı.

Dünyanın içine düştüğü bu krizden çıkış için şirketleri giderek artan şekilde çevresel ve sosyal sorumluluğa davet eden yaklaşımlar ortaya çıktı. Bu yaklaşımların isimleri farklı olsa da, eskiden daha çok gönüllü uyuma dayanan bu yaklaşımların giderek artan şekilde ticaretin dinamiklerini belirlediği, bu kriterlere uymamanın kredi alamamaktan ticaretinizin kısıtlanmasına kadar birçok soruna yol açtığı görülüyor.

ESG raporlaması, şimdilik gönüllülük temelli ama ticaretin kalbine doğru ilerliyor.

İhracatımızın yarısını yaptığımız AB'yle ticaret için 1 Ocak 2026'dan itibaren adım adım "Yeşil Mutabakat" gündemimize girecek. Yeşil Mutabakat'a ilişkin henüz ülkemiz iş dünyasında yeterli farkındalık oluşmasa da, bir noktaya gelindi.

Yeşil mutabakattan daha kapsamlı ama şimdilik daha ihtiyari düzenleme Çevresel, Sosyal ve Yönetişim Raporlaması anlamına gelen ESG Raporlaması. ESG Raporlaması, şirketlerin çevresel ayak izini, sosyal sorumluluklarını ve yönetim kalitesini değerlendiren bir kriterler bütünü.

Raporlamanın çevresel ayaklarında enerji kullanımı, karbon ayak izi, doğal kaynak yönetimi, tehlikeli maddelerin yönetimi, devletin çevre düzenlemelerine uyum, kaynak kullanımında sürdürülebilirlik gibi başlıklar bulunuyor.

Sosyal kriterler olarak pozitif toplum katılımı, işe alım ve terfi edilmede çeşitlilik ve eşitliğe vurgu, müşterilere adil ve koruyucu muamele gibi hususlar bulunuyor.

Yönetişim tarafında ise yönetim kurulu kararlarında şeffaflık, yönetim kurulu oluşturulmasında çeşitlilik, üst düzey yönetici ücretlerinde adalet, etik iş uygulamalarını sağlama kontrolleri gibi kriterler var.

ESG Raporlaması, sadece şirketin yatırımcılarını değil, çalışanları, yerel toplulukları, müşterileri, tedarikçileri ve çevreyi de bir işletmenin temel paydaşları olarak görüyor.

ESG Raporlamasına Örnekler

ESG Raporlaması yapan şirketler çok çeşitli. Örneğin Ferrari, Batı ülkelerinin bir kısmında sorun olan kadın ve erkeğin aynı ücreti alması konusuna ilişkin "Eşit Maaş Sertifikası" almış durumda. Delta Havayolları 2021 yılı ESG Raporlamasında 52 yeni uçak alarak uçak filosunu yenilemeyi, böylece yakıt kullanımında 25 verimlilik artırmayı hedeflediğini belirtiyor. Bank of America, bütün enerji tedarikini yeşil kaynaklardan kullanmaya söz veriyor. Walmart, yönetim kadrosundaki terfilerin 46'sının kadınlara, 39'unun renkli insanlara yapıldığını belirtiyor.

ESG Raporlamasında standartları kimler koyuyor

ESG Raporlamasında birçok kurumun standartları var. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, Global Raporlama Girişimi (GRI), Sürdürülebilirlik Muhasebe Standartları Kurulu (SASB), Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu (ISSB) bunlardan bazıları. Firmalar bu standartlar doğrultusunda raporlamalarını yapsa da, henüz dünyada bu raporlamaları bağımsız kuruluşlarca denetleme yaygın değil. Firmaların yalnızca üçte birinin raporlamaları bağımsız kuruluşlarca denetleniyor. Bununla birlikte, firmaların raporlama inisiyatifini alması bile önemli bir adım olarak görülüyor.

Tam da burada, ESG Raporlaması konusunda "İyi ve kötü rapor ne konusu devreye giriyor" Kötü ESG raporlamasında belirsiz ve karmaşık gerçekler, hedef eksikliği, etkin planlama örneği olmaması sorunlar olarak öne çıkıyor. İyi ESG Raporlaması ise firmanın süreci içselleştirmesi, sektörüne öncü olmaya çalışması, şirket stratejisinin bir parçası haline getirmesi gibi süreçlerle başarıya ulaşıyor.