Tasannu - Kapanması gereken kapılar - 40
Tasannu; yapmacık hareketler, sunî davranışlar, farklı görünme hâlleri gibi mânâlara gelir. İnsanın fiilleri imân ve İslâmiyetin terbiyesi ile, yani fıtrî bir tarzda olmalı, yoksa tasannu olur. Tasannu ise insanın fıtratına aykırı bir davranıştır.
Tasannukâr surî bir vaziyet hizmet-i Kur'âniye ve imâniyeye muvafık düşmez. Aynı zamanda tasannukârane hodfuruşlük vaziyeti hizmet-i imâniyedeki ihlâsı kırar. Ancak insan aciz, nefs-i emare ve enaniyet cihetiyle aldanabildiği için "Hırs-ı şöhret, hubb-u cah, mâkam sahibi olmak, emsâline tefevvuk etmek gibi hisler ve insanlara iyi görünmek, tasannukârâne (haddinden fazla kendine ehemmiyet verdirmek) ve tekellüfkârâne (lâyık olmadığı yüksek makamlarda görünmek) tarzını takınmakla riya eder."
Bediüzzaman'ın "Nefs-i emmareye itimat edilmez. Enaniyet ve nefs-i emmare sizi aldatmasın." dediği yer burası olmalıdır. Zaten Beddiüzzaman, tasannu ve tekellüften kat'iyen hoşlanmazdı. Çünkü "Dalkavukluk ve tasannu, alçakça bir yalancılıktır." Öyle alçak bir fiil olan tasannuyu bir Müslüman evladı istimal etmemelidir.
Şu sözler de Bediüzzaman'a aittir: "Hem bu zamanda aramadığım cüz'î, muvakkat zevk ve bu hayat ve dünya gözüyle fütûhat-ı Nurîyeden gelen lezzet bedeline; çok ağır, soğuk ve nâhoş tekellüf elemlerinden ve hodfüruşluk zahmetlerinden ve tasannu' zararlarından kurtulmak vardır."
Buna binaen "Eğer iman-ı ahiret o büyük âile efradında (Müslümanlara) hükmetmezse, güzel ahlâkın esasları olan ihlâs, samimiyet, fazilet, hamiyet, fedakârlık, rıza-yı İlâhî, sevab-ı uhrevî yerine garaz, menfaat, sahtekârlık, hodgâmlık, tasannu, riya, rüşvet, aldatmak gibi haller meydan alır."
Bir Müslüman tasannukârane yapmacık hareketlere tevessül etmez. Hele bir Nur Talebesi Risale-i Nur'dan almış olduğu hakîkat mesleği derslerinden sonra böyle hâllere girmez. Çünkü "Şimdi kat'î kanaâtimiz geldi ki, o hakâik-i Kur'âniye nurdur, ziyadır. Tasannu, temelluk, tezellül zulmetleriyle birleşemiyor."
Tasannu hâli bir nevi ehl-i dünyanın ve menfaat peşinde koşanların zulmetli fiilleridir. Hakaik-i Kur'âniye nurlarıyla birleşemiyor. Nur Talebeleri bu zulmet hâlinden uzak durmak mecburiyetindedir. Bediüzzaman, Denizli hapis mektuplarında "Bu fırtınalarda buraya girmeseydik, vehham memurların temasında bu hafif musibet ağırlaşmış olacaktı ve onlara karşı tasannu ve dalkavukluk etmek belâsı olacaktı." diyerek tasannu ve dalkavukluk etmeyi bir belâ olarak görüyor.