Allah (cc), Peygamber Efendimizin (asm) ümmeti için şöyle buyuruyor:
"Sonra biz o kitabı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere [Muhammed'in (asm) ümmetine] mîras olarak verdik. Onlardan kendine zulmedenler vardır. Onlardan ortada olanlar vardır. Yine onlardan Allah'ın izniyle hayırlı işlerde öne geçenler vardır. İşte bu büyük lütuftur." 1 Bu üç sınıftan "Yine onlardan Allah'ın izniyle hayırlı işlerde öne geçenler vardır" diye ayetin işaret ettiği ümmetin en hayırlı kısmını da "Sâbikûn bi'l-hayrat" diye ifade buyurmuştur.
"Sâbikûn"; dünyada hayırlı işlerde öne geçenlerdir ki, onlar ahirette mükâfatta da öne geçeceklerdir."2 Bir başka ifadeyle "Muhacir ve Ensardan İslâm'a girişte önceliği bulunan Sahabîleri ifade eder. Mekke'den Medine'ye hicret eden Muhacirlerden ve Medine'de bunları ağırlayan Ensardan İslâm'a ilk girenler" mânasına gelmektedir."3 Bu manalardan başka "Sâbikûn taifesi, yarışı kazanıp ileri geçenler, öncüler, önde olanlar demektir. Bunlar Allah Teâlâ'ya kullukta, iman ve itaatte, salih amellerde ve hayır yarışlarında en öne geçenlerdir. Peygamberler, Habib-i Neccar, Hz. Mûsa'ya iman eden sihirbazlar, Ashab-ı Suffe, Ashab-ı Kehf, Muhacir ve Ensardan sâbikûn-u evvelîn bu zümreye misal teşkil eder."4
Bediüzzaman "Yeni Said'in hususî üstadı olan İmam-ı Rabbanî, Gavs-ı A'zam ve İmam-ı Gazalî, Zeynelâbidin(ra)-hususan Cevşenü'l-Kebir münacatını bu iki imamdan ders almışım-ve Hazret-i Hüseyin ve İmam-ı Ali Kerremallahü Veche'den aldığım ders, otuz seneden beri, hususan Cevşenü'l-Kebir'le daima onlara manevî irtibatımda geçmiş hakikati ve şimdiki Risale-i Nur'dan bize gelen meşrebi almışım."5 Onun içindir ki Risale-i Nur, meşreb-i Sahabedir. Öyleyse vakıa onuncu ayetin işarî, telmihî tabakaları içinde Risale-i Nur'un meşrebine işaret eder. Nokta-i hakikat canibinden bakılacak olursa bu asırda "Sâbikûn", Risale-i Nur'un hâlis ve sadık talebeleridir denilebilir. Risale-i Nur davasında sabır ve şükür ile mücehhez Ashab-ı Suffanın meşrebini taşımak lâzımdır ki "Sâbikûn"a dâhil olunsun.
Sırr-ı ihlâs, hakîkat-i uhuvvet ve sadâkat-ı sıddıkıyet ile vasıflanarak "Sâbikûn" sınıfına dahil olunabilir. ünkü İslâmiyet'in maneviyat hamurunda mana-yı hakikî, Ashab-ı Suffadır. ünkü Muhacirîn ve Ensardan en evvel onlar iman ettiler.