İmâm-ı Rabbânî'nin haber verdiği, asırlardır beklenilen ve ahirzamanda zuhur eden kutb-u irşâdı ve vazifelerini Risale-i Nur'un zaviyesinden incelemeye devam ediyoruz.
8. "O büyük zata ihlâs ile yönelen ya da o zatın kendisine yönelip haline teveccüh ettiği kişinin gönlünde bu yöneliş anında bir pencere açılır. O pencere yoluyla bu denizden teveccüh ve ihlâsı nispetinde içip kanar, gönlüne feyz dolar."1 Hakk'a açılan eller, yönelen kalpler imân nuruyla sahibini yüceltir. Sabır ve tahammül kişiyi maksadına ulaştırır. Bu maksada ulaşanın âleminde huzur ve feyiz pencereleri açılır. Bu yolda hasbî ve samimî olmak gerekir. ok münekkid ve enaniyetli âlimler ondan istifade edemezken, âmî ve ümmî insanlar allamelerin işini görmüş, en küçüğü büyük evliyaların üzerinde görülmüştür. Otuz Üçüncü Söz pencereleri bu denizden teveccüh ve ihlâsı nisbetinde içip kananlara, gönüllerine feyz dolmasına ayrı bir pencere açar.
9. "Allah'ı zikretmeye yönelen ve bu zata, inkârından değil de onu tanımadığı için hiç yönelmeyen kişi de bu feyizden istifade eder. Ancak birinci durumdaki feyz, ikinci duruma göre daha fazladır."2 Nasıl ki "Pek çok zâtlar, yalnız o Zât-ı Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın simasını görmekle, 'Şu simada yalan yok; şu yüzde hile olamaz' diyerek îmâna gelmişler"3 aynen öyle de "Evet, her tarafta, hattâ Hind ve in'de ehl-i îmân, bu zamanın çok dehşetli dalaletinin galebesinden; acaba İslâmiyet'te bir hakikatsızlık mı var ki, sarsılmış diye şüpheye ve vesveseye düştüğü vakit birden işitir ki; bir risale çıkmış, îmânın bütün hakikatlerini kat'î isbat eder, felsefeyi mağlub edip zındıkayı susturuyor, diye anlar. Birden o şübhe ve vesvese zâil olup îmânı kurtulur ve kuvvet bulur."4 İşte Müellif-i Nur'u görmeden onun eserlerini işiten insanlar çok uzaklarda da olsalar ondan feyiz almaları ve neticede îmanlarının mahfuz kalması bu noktada çok ehemmiyetlidir.
10. "Ancak, bir kimse, o büyük zatı inkâr etse, onun büyüklüğünü kabul etmese veya o zat ondan incinse, o kişi Allah'ın zikriyle ne kadar meşgul olsa da, gerçek anlamda doğru yolu bulmaktan mahrumdur. Onun inkârı, feyiz yolunu kapatır."5 Böylece ahirzaman kutbunu inkâr eden ve ona rakibane çığır açan zarardadır. Kendi ameli onu kurtarmaya yeterli olmayabilir. ünkü yapılan "şeni gıybetler ve tezyifler, gayet dehşetli bir kin ve adaveti damarlara dokundurup kin ve garaza ve mukabele-i bilmisile mecbur ediliyor. Bu ise, hayat-ı içtimaiyeyi tamamen zîr-ü zeber eden bir zehirdir. Ve hariçteki düşmanların parmak karıştırmalarına tam bir zemin hazırlamaktır"6 cümleleri ahirzamanda gelecek olan zatı kabul etmemeye bir numune sayılabilir. Böyle zatlar elbette ki büyün zarardadır.
11. "O büyük zat, o kişinin istifade etmemesini istediği ve zarar görmesini arzulamadığı halde, gerçek hidayet ona erişmez. O kişide hidayet varsa bile bu, hidayetin sureti ve görüntüsüdür. Özü olmayan görüntünün de faydası azdır."7 Ahirzamanda vazifeli olan Kutb-u İrşâdı inkâr eden ve telif ettiği eserleri, kabul etmeyen kimselerin o eserlerden nasibi kapanır ve feyiz yolu seddolur. Tekellüf ve hodfüruşluk, tasannu' ve riyasını çürütmek istemeyenler o zatın eserlerinden istifade edemezler. "Zamanının imamını tanımadan ölen kimse Câhiliye ölümü üzere ölür."8

17