Humûd ve fücûr

Kapanması gereken kapılar - 61

"Cenab-ı Hakîm-i Mutlak, vaktaki rûhu, değişken ve çok şeylere muhtaç ve tehlikelere mar'uz olan insan bedeninde iskân eyledi. O bedenin veya içindeki rûhun idâmesi için 'üç kuvve'yi onun içine tevdî'buyurdu. Lâkin Cenâb-ı Hâkim-i Hakîm, sâir hayvanatın kuvvelerini bir tahdîd altında bulundurduğu halde, müsabaka ile terakkî edebilmesi sırrıyla, beşerin tekemmülünü iktiza eden hikmetiyle; insanın bu kuvvelerine amelî sahada din ve şeriatla bir hudut tayin etmiş ise de fıtraten, yani yaratılışça bir hadd, bir sınır tayin etmiş değildir.Evet, amelî sahâda din ve şeriat, bu kuvvelerin ifrât ve tefrîtlere girmelerini yasaklayıp, 'hadd-ı vasat' çizgisi üzerinde bulunmalarını emretmiştir. Bu husustaki açık emir, "Sana emrolunduğu gibi dosdoğru, istikâmet çizgisi üzerinde bulun!"1 ayetidir.

Bu kuvvelerin birincisi: Menfaatları, yararlı şeyleri cezbeden behimî olan "şeheviyye" kuvvesidir. Yani menfaatleri celp ve cezb için kuvve-i şeheviye-i behimiyedir. Kuvve-i şeheviye-i behimiye; hayvanî istek ve arzulara ait duygudur.

Kuvve-i şeheviyenin mertebeleri

Bu kuvvenin 'tefrît' mertebesi, 'humûd' dur. Yani, sönüştür ki, hiçbir şeye iştihâ ve iştiyâkı olmaz. 'İfrât' mertebesi ise, 'fücûr'dür ki, helâl haram demeden neye rast gelse, iştihâsı kabarır. Amma bu kuvvenin 'vasat'ı ise, 'iffet'dir ki, helâle rağbet edip, haramdan kaçar... Ve daha bu asıl ve köke göre; yemek, içmek, giymek ve sâire gibi bütün fer' ve ayrıntılarını kıyasla."2

Humûd

Humûd, kuvve-i şeheviyenin hayvânî tabakasının kendine tatlı gelen şeyleri istemesinin lüzûmundan az olmasıdır. Yani durgunluk, uyuşukluk; bir mâni olmadığı halde bekârlığı istemek veya şehvet ve iffetin azlığıdır. Kuvve-i şeheviyenin'tefrît' mertebesinin neticesi, 'humûd'dur. Yani, sönüştür ki, hiçbir şeye iştihâ ve iştiyâkı olmaz. "Ne helâle ve ne de harama şehveti, iştihâsı yoktur."3 Kuvve-i şeheviyenin tefrit mertebesi olan humûda düşen kişi, nimetlerdeki zevk ve lezzetten mahrum düşer ve o mânevî hastalığın azabını çeker.

Humûd, kuvve-i şeheviyenin tefrît mertebesi olarak adl ve adalet ve sırat-ı müstakîmden ayrılma hâlidir. Bir nevi hakdanudûl, hadden tecâvüz ve insanın nefsine zulüm hâlidir.

Kuvve-i şeheviyenin yemek-içmek hususunda tefriti; sağlığını tehlikeye düşürecek şekilde az yemektir. Uyumak noktasında tefrit; sağlığa zarar verecek şekilde az uyumaktır. Konuşmak noktasında tefrit; konuşması gerektiği yerde dahi konuşmamaktır. Gülmek noktasında tefrit; surat asmak, hiç gülmemektir.

Fücûr

Kuvve-i şeheviyenin'ifrât' mertebesi ise, 'fücûr'dür ki, helâl haram demeden neye rast gelse, iştihâsı kabarır. Bu ifrât mertebe olan fücûr, "Nâmusları ve ırzları pâyimal etmek iştihâsında olur."4 Fücûr; her türlü çirkin işleri, hayâsızlığı yapmak, menfaat uğruna nâmusları payimal etmek arzusunda olmaktır. Hayâ hissinden sıyrılarak her türlü fiili işleyecek kadar kayıtsız kalma şeklindeki ifrât hâlinin fısk-u fücûr yaşama vaziyetidir.