Ahirzaman müddeti uzun bir zaman dilimidir. Bediüzzaman'ın da ifadesiyle "Biz bir faslındayız." Fitne ve fesadın en şiddetli olduğu bir zaman aralığının adıdır ahirzaman. Bediüzzaman "Bu ahirzaman çok çalkalanıyor; bu fitne-i ahirzaman acîb şeyler doğuracağını ihsâs ediyor. "1 diyor.
Peygamber Efendimiz'in (asm) ahirzaman ile alâkalı hadis-i şeriflerini müceddid-i ahirzaman olarak Bediüzzaman tevil etmiş. Bu meselede Risale-i Nur'un başta Beşinci Şua ve farklı bahislerine bakmak yeterli olacaktır.
Peygamber Efendimiz (asm) "Hem, nakl-i sahih-i kat'î ile, ferman etmiş: Bu iş nübüvvet ve rahmetle başladı, sonra rahmet ve hilâfet halini alacak, sonra ısırıcı saltanat şekline girecek, sonra da ceberût ve fesâd-ı ümmet azgınlık meydan alacak."2 deyip, "Hazret-i Hasan'ın altı ay hilâfetiyle, Cihar-ı yâr-ı Güzînin (Hulefâ-i Râşidînin) zaman-ı hilâfetlerini ve onlardan sonra saltanat şekline girmesini, sonra o saltanattan ceberut ve fesad-ı ümmet olacağını haber vermiş."3 Haber verdiği gibi aynen çıkmış. Bediüzzaman'a mahkemelerde bu mes'ele sual edildiğinde şöyle cevap vermiş: "Hulefâ-i Râşidînden sonra bir fesat olacak. İşte bu hadis üç mu'cize-i gaybiyeyi gösterdiğini bir eski risalemde yazmıştım. Kararname benim bir suçum olarak, "Said bir risalede demiş: Hilafetten sonra ceberut ve fesad olacak." Ey sathî heyet! Bir işaret-i gaybiyede, bu zamanımızda maddî ve manevî en büyük bir fesad-ı beşerîyi ve zemini zîr-ü zeber eden bir hâdiseyi haber veren bir hadîsin i'câzını beyan etmeyi suç sayan, maddeten ve manen suçludur!"4 Demek fesad-ı ümmet zamanı ahirzamanda hüküm süren en dehşetli dinsizlik cereyanlarının başlayıp devam ettiği zamana bakıyor. İçinde bulunduğumuz asrı ve zamanı ahirzamanın bir faslı olan fesad-ı ümmet zamanı olarak kabul ediyoruz.
Asırlardır ümmetin fesada girdiği zamanlarda "Cenab-ı Hak, kemâl-i rahmetinden, şeriat-ı İslâmiyenin ebediyetine bir eser-i himayet olarak, herbir fesad-ı ümmet zamanında bir muslih veya bir müceddid veya bir halife-i zîşan veya bir kutb-u a'zam veya bir mürşid-i ekmel veyahut bir nevî mehdî hükmünde mübarek zatları göndermiş, fesadı izale edip milleti ıslah etmiş, din-i Ahmedîyi (asm) muhafaza etmiş. Madem âdeti öyle cereyan ediyor. Ahirzaman en büyük fesadı zamanında, elbette en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddid, hem hâkim, hem mehdî, hem mürşid, hem kutb-u a'zam olarak bir zât-ı nuranîyi gönderecek ve o zat da Ehl-i Beyt-i Nebevîden olacaktır."5 Görüldüğü üzere "Ahirzaman en büyük fesadı zamanında" 'en' büyük hususiyetler taşıyan "elbette en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddid..." gelmek lâzımmış ve aynen de öyle zuhur etmiş. Bu zat fesadı izale edip ehl-i imanı ahirzaman fitnelerinden muhafaza etmeye çalışmış.