Adâvet Düşmanlık (2)

Kapanması gereken kapılar - 33

Risale-i Nur Külliyatı'nda Yirmi İkinci Mektub "Mü'minler ancak kardeştirler; siz de kardeşlerinizin arasını düzeltin.1

Kötülüğe iyiliğin en güzeliyle karşılık ver. Bir de bakarsın, aranızda düşmanlık bulunan kimse candan bir dost oluvermiştir.2 Öfkelerini yutanlar ve insanların kusurlarını affedenlere gelince, Allah iyilik yapanları ve iyi kullukta bulunanları sever."3 âyetlerinin sırrıyla; ehl-i imânı, uhuvvet ve muhabbete davet ediyor. Nifak, şikâk, kin ve adâvetten menedecek mühim esbabı gösteriyor. Kin ve adâvet; -ehl-i imân ortasında- hem hakîkâtça, hem hikmetçe, hem insaniyetçe, hem İslâmiyetçe, hem hayat-ı şahsiyece, hem hayat-ı içtimâiyece, hem hayat-ı mânevîyece gayet çirkin ve merdud ve zulüm olduğunu gayet kat'î bir surette ispat edip, mezkûr âyetlerin mühim bir sırrını tefsir eder.

Hem "Bir cani sıfat yüzünden çok evsaf-ı masumeyi muhtevi bir mü'mine adâvet edilmez." Onun için "Sebeb-i adâvet olan şeyler çakıl taşları gibidir. Çakıl taşlarını Cebel-i Uhud'dan daha ağır telakki etmek ne kadar akılsızlıksa; mü'minin mü'mine adâveti, o kadar kalbsizliktir. Mü'minlerde adâvet, yalnız acımak mânâsında olabilir."4 Öyleyse "imân muhabbeti, İslâmiyet uhuvveti istilzam eder."5

Ancak insan zalim ve cahil olduğundan "Bir mü'minin birtek seyyiesiyle bütün hasenâtını örter. Şeytanın bu desisesini dinleyen insafsızlar, o mü'mine adâvet ederler."6 Pekâlâ, insan bunu niçin yapar "İnsan, fıtratındaki zulüm damarıyla, şeytanın telkiniyle, bir zâtın yüz hasenâtını birtek seyyie yüzünden unutur, mü'min kardeşine adâvet eder, günahlara girer. Nasıl bir sinek kanadı göz üstüne bırakılsa bir dağı setreder, göstermez. Öyle de, insan, garaz damarıyla, sinek kanadı kadar bir seyyie ile dağ gibi hasenâtı örter, unutur, mü'min kardeşine adâvet eder, insanların hayat-ı içtimâiyesinde bir fesât âleti olur."7

Halbuki insan bilmiyor ki "Cenâb-ı Hak, haşirde adalet-i mutlaka ile mizan-ı ekberinde a'mâl-i mükellefîni tarttığı zaman, hasenâtı seyyiâta galibiyeti-mağlûbiyeti noktasında hükmeyler. Hem seyyiâtın esbabı çok ve vücutları kolay olduğundan, bazan birtek hasene ile çok seyyiâtını örter. Demek, bu dünyada o adalet-i İlâhiye noktasında muamele gerektir. Eğer bir adamın iyilikleri fenalıklarına kemiyeten veya keyfiyeten ziyade gelse, o adam muhabbete ve hürmete müstehaktır. Belki, kıymettar birtek hasene ile, çok seyyiâtına nazar-ı afla bakmak lâzımdır."8

Sual: Belki birbirleriyle adâvetleri, birbirinden gördükleri nâmeşrû bazı ef'al içindir