Olmasa da olur

Evimizde bulunan eşyaları şöyle bir gözden geçirsek, acaba ne kadarı zarurî ihtiyaç, ne kadarı "olmasa da olur" diyebileceğimiz eşyalardır

Az eşya ile, sade bir evde, sakin bir hayat yaşamak varken, evimizi ihtiyaç olmayan bir çok eşya ile dolduruyoruz. Öyle ki, koltuktan, kanepeden, dolaptan masadan evde oturacak yer bulamıyoruz. Bir de komşularla yarış halindeysek, her sene yeni bir oturma odası, yeni bir halı veya perde almak zaruret haline geliyor.

Dinimizde israf yok, iktisat etmek vardır. Cenab-ı Hak, "Ey ademoğulları! Her mescide gidişinde güzel elbiselerinizi giyin ve yiyin için fakat israf etmeyin. ünkü Allah israf edenleri sevmez" buyuruyor.1 Güzel ve temiz giyinmek, güzel bir evde oturmak, ihtiyaçlarını karşılayacak kadar eşya bulundurmak, iyi bir binek sahibi olmak her Müslümanın hakkıdır. Herkes imkânı nisbetinde bu ihtiyaçlarını elde edebilir.

Ama bugün bakıyoruz, imkânı olan da olmayan da, her türlü konfora sahip olmak istiyor. Görenek belâsıyla, zarurî olmayan şeyleri de zarurî kabul ederek, evlerimizi eşya ile dolduruyoruz. Fakiri de, zengini de tam bir israf yarışı içinde bulunuyor. Bir taraftan yokluktan şikayet ederken, diğer taraftan komşumda olan bizde de olsun diye çaba sarf ediyoruz.

Gardırobumuzu bir gözden geçirsek, ne kadar da fazla giyecek elbisemiz, gömleğimiz, paltomuz kazağımız olduğunu göreceğiz. Halbuki, onların yarısı olmasa ne olur Demek ki en az yarısı olmasa da olurmuş.

Evlerimizdeki koltuk, kanepe, oturma grubu, dolap, masa, sandalye gibi eşyaların en az yarısı, ihtiyaçlarımızı karşılamaya yeter. Demek ki diğer yarısı olmasa da olurmuş.

Olmasa da olur dediğimiz, fakat bir türlü vazgeçemediğimiz harcamaları yaparken, "kendi malım, kendi param, istediğim gibi harcarım" diyemeyiz. ünkü israf ettiğimiz para bizim değil, fakirin hakkıdır. Bilerek veya bilmeyerek fakirin hakkı olan malı gasbediyor, kendi malımız gibi harcayıp kullanmış oluyoruz. Müslümanlardaki bu israf meselesi, tamamen deccalizmin bir tuzağından ibarettir. Deccal'ın en belirgin özelliklerinden birisi, müsrif olması, insanları da israfa teşvik etmesidir. İsraf sonucu elindekileri kaybedenlerin, kanaat ve şükürden uzaklaşacakları, böylece isyan ve inkâra yaklaşacakları muhakkaktır.

Deccalizmin en tehlikeli tuzaklarından birisi de, yapılan lüzumsuz harcamaları ihtiyaç olarak gösterip, israf tarafını gizlemektir. Bugün Müslümanların lüks hayatları, son model araçları, son moda kıyafetleri bazılarınca gayet normal görülmekte ve bunların birer ihtiyaç olduğu kabul edilmektedir. Kıyafet düşkünlüğü, moda ve marka merakı, bugün bir çok evde gardıropların kat kat elbise ve çeşit çeşit ayakkabı ile dolmasına sebep olmuştur. Öyle giysilere harcamalar yapılıyor ki, belki bir defa giyildikten sonra unutulup gidiyor. Her düğünde başka bir elbise, her toplantıda değişik bir ayakkabı giyilmesine dikkat ediliyor. Özellikle hanımların defile yapar gibi sıkça kıyafet değiştirip şıklık yarışına girmesi, tam da Deccalin istediği bir fırsatı ortaya çıkartıyor. Bu şekilde Müslümanlar israfa yönelecek, fakir ile zengin arasındaki makas açılacak, uçurum derinleşecek, zenginlerin kibir ve gururu okşanırken, fakirlerin de kıskançlık damarı tahrik edilecektir. Bu durumdan istifade eden Deccal ise fitnesini rahatlıkla icra edecektir.