Divaneler!

Risale-i Nur, Kur'ân'ın en halis ve en kuvvetli bir tefsiri olduğundan, aradığımız her şeyi onda bulmak mümkündür.

Bugün içinde bulunduğumuz bir çok maddî ve manevî sıkıntılarımız, çok çeşitli dert ve tasalarımız var. Bunlardan kurtulmak için çareler arıyoruz. Her türlü derdimizin, sıkıntımızın, maddî ve manevî hastalıklarımızın çaresi, tesellisi, ilâcı Risale-i Nur'da mevcuttur. Çünkü Risale-i Nur'un da kaynağı, Kur'ân-ı Kerîm'dir. Bunun farkında olanlar Risale-i Nur eczanesini keşfetmişler, dertlerine orada çare bulunacağına inanmışlar, onun için bu eczaneye müracaat ediyorlar. İhlâsla, sadakatle ve inanarak müracaat edenler, aradıkları ne varsa, bu eserlerde buluyorlar. Fakat, Risale-i Nur eczanesinden sadece maddî hastalıklarına çare arayanlar veya dünyevî bir iş için ona müracaat edenler, hem aradıklarını çoğu defa bulamıyorlar, hem de divanece bir iş yapmış oluyorlar. Üstad Hazretleri, bunlar için "divane" tabirini kullanıyor. Yanına gelip, ticaret veya diğer dünyevî işlerinin ters gitmesinden dolayı ondan dua istemek ve onunla dünya işleri için istişare etmek isteyenlere cevap olmak üzere kendisine şöyle ihtar edildiğini ifade eder: "Ne sen divane ol ve ne de onları divanelikte bırakıp divanece konuşma! Çünkü yılanlar zehrine karşı tiryak tedarikiyle ve onları kaçırmasıyla meşgul ve vazifedar bir tek adam, yılanlar içinde duran ve sineklerin ısırmasına mâruz olan ve sinekleri kaçırmak için çok yardımcıları bulunan diğer bir adama, yılanların ısırmasını bırakıp, ona sinekler ısırmamasına yardım için koşan divanedir. Ve onu çağıran dahi divanedir. O sohbet dahi divanece bir konuşmaktır."1

Çok büyük, tehlikeli ve korkunç manevî dertlerimiz ve yaralarımız varken, bunlara bir çare aramak yerine kısa, fânî, geçici dertlerimizin derdine düşmek, gerçekten divanece bir davranıştır. Dünyevî dertler, manevî dertlerin yanında, bir hiç hükmündedir. Üstad Hazretlerinin dediği gibi, sineklerin rahatsız etmesinden kurtulmaya çalışırken, yılanların ısırmasına ehemmiyet vermemek gibi bir divanelik olur. İnsan en ağır bir hastalığa yakalansa, çaresiz bir derde düçar olsa, bunun en ağır neticesi ölüm olabilir. Zaten bir gün bir şekilde mutlaka öleceğiz. İşte asıl dert ve sıkıntı, ölümden sonraki hayattan başımıza gelebilecek olan dertlerdir. Akıllı insan, önce bu dertlerine çare arar, karşısına müthiş yılanlar varken, sineklerle uğraşmaz.