İzler karıştı
Artık yalanlarla, yanlışlarla kuşatılmış bir hayatımız var. Başa getirdiklerimiz doğruları söyleme ve yapma gereğini duymuyorlar. Çünkü ne derlerse kabul ettirebildiklerini düşünüyorlar. Kanun nizam varsa da artık biz varız.. ne istersek yapabiliriz havasındalar.
Demek ki artık bir sistemden bahsedemiyoruz. Ortada uyulan ve uyulacak bir düzen kalmadı. Onlar için hakkın tarifi değişti. "Benim istediğim benim hakkımdır" diyen yağmacı-talancı bir güruh oluştu. Baksanıza zeytin, ağaç, tabiat, çevre dinlemeyen azgın iştahları topraklarımızı keyfince deşiyor. Devlet gücü de arkalarında. Meclis'in son çıkardığı kanun kör kazmalarını bir yerde daha serbest bıraktı.
GÜCÜ TEK KİŞİYE VERMEK HERŞEYİ BOZDUYapanların yanına kâr kalacağını düşündüren bir güç baskısı halkı canından bezdiriyor. Görüyoruz. Demokrasilerde halka hesap verilir. O devir bitmiş değilse de askıda. Eskiden siyasetçi vatandaşa karşı diklenemezdi. Hele gazeteciye diklenmek, soru soranı azarlamak görülmüş şey değildi. Şimdi baştakilere soru bile sorulamıyorsa düşüneceksiniz. Bilesiniz ki böyle bir karartmaya razı olanların başına her türlü bela gelir.
İktidarın, siyasetçinin patronu millettir. Vatandaşın görevi oy vermekle bitmez. Verdiğiniz gücü nasıl kullandığını denetlersiniz. Denetimsiz iktidar yularsız attır. Sizi otlağına veya sulağına götürür.
Bugün devlette görev alan herkese bunu hatırlatmak lazımdır. Nasıl göründüklerini ve sorumluluklarını bilsinler. Başımıza gelenlerden elbette birinci dereceden siyasetçiler sorumludurlar. Unutmayalım, tarih önünde sorumluluk aydındadır.
YENİ DÜZEN DÜZENSİZLİKGeldiğimiz yerde iyiyi, doğruyu ve güzeli ara ki bulasın!
Yeni düzen, düzensizlik getirdi. Otoriteye tam itaat ve her dediğine şeksiz şüphesiz inanılması bekleniyor. Hipnoza uğratıldıklarını düşündüğümüz böyle bir kesim var. Fetullah Gülen tecrübesini yaşamış bir memleket hala nereden aldatıldığına uyanmadı. Din mayınlı saha. Fetölerin sosyal hayatımızı esir aldığı yerde siyaset de öyle şekillendi. Siyasetçi şeyhlere tam inanan ve bağlananlar yağma ve talan kapılarını ardına kadar açtılar.
Siyasette "O ne derse o!" diyenler seçmen değil kesin inançlı kördür. Öyle diyerek verdiğiniz güçle efendinizin sahteliğe düşmemesi kolay değildir. "Güç bozar" kaidesi siyasette kesindir. Hayatta da çoğunlukla doğrudur. Çünkü insan beşer ve şaşar. Bunları düşünecek, görüp gösterecek aydındır. Sorular soracak ve cevaplarını arayacaktır.
BU KAÇINCI ALDATILIŞDevlet hayatında aldatıldım demekle de, özür dilemekle de suçlar affedilmez. Hata eden hatasının faturasını öder. Başka türlü düzen sağlanamaz. Şimdi bu fatura kesilmediği için yaz-boz serbest. O olmazsa o, olmazsa diğeri. "Keyfî yönetim" diyoruz ya, işte o var. Bu duruma düşen bir toplumda insan kalitesi devre dışıdır.
Şaşkınlığımı mazur görün! Bunca dünya görmüşlerimiz varken "One minute"lü sokak jargonunu, bize kaybettirdiklerini soran sorgulayan yok. "Faiz sebep enflasyon sonuç" denebilen bir memleket haline gelişimiz ve kayıplara kayıplar eklenen süreç, söyleyen ve ayak direyene itibar kaybettirmiyor. Bakan gibi bir bakanımız yok. Millî Eğitim Bakanı sokak argosunu utandıracak sözler ediyor. Bu durumda, bozdukça bozmanın her gün, her saat bir örneğini görmemize şaşılmaz.
Türkiye'de ideolojik bakımdan en iyi yetişenler, ne iktidardaki siyasi ümmetçiler, ne de milliyetçi-solcu ve liberallerdir. Büyük güçler tarafından desteklenen Stalinist ve dinbaz Kürtçülerin "ideolojik bilinç düzeyi"nin nelere yol açacağını görmek lazımdır. Onların dilinin hâkim olduğu bir bombardıman hali var. Yeni açılımda kafalarda bölünme tamamlanacak. Yaşananlar o hazırlığı gösteriyor.