İyiyi, Doğruyu ve Güzeli Hatırlayış

Dünyada kötülük iktidarda. Yeni bir durum değil. İnsanlığın, kötülük dönemlerini iyiliğe göre daha çok yaşadığını tarihten biliyoruz. Nedendir, niçindir, sormak, sorgulamak lazım.Başımıza gelenleri demeyeceğim, başımıza getirdiklerimizi anlamaya çalışıyor, sebepler söylüyor, sonuçlar çıkarıyoruz. Patikalarda gezinmenin, aranır gibi davranmanın, topu taca atmanın manası yok: Olan belli ve asıl tehlike, bozulmanın getirdiği zincirleme bozucu etkide görünüyor. Kendini kötüye yaranmaya göre ayarlamak ve kötüyü alkışlar hale gelmek, bozgunun yayılmasını ve normalleşmesini sağlıyor. Yaşanan ve bizim yaşadığımız daha çok budur. Yoksa kötü tez gider ve hem de kötü gider.Dünyanın krizi bizim krizimizi kolaylaştırdı. Yalnız bizimki daha başka ve büsbütün yıkıcı bir sosyal kriz. Oraya bakacağız.Meseleyi genişten aldığımın farkındayım. Çünkü öyledir. Hadi biraz daraltayım ve sarsıntısı henüz geçmemiş ve geçmeyecek son seçim sürecine dokunayım desem, yine kökü gerilerde bir durumdan bahsetmeye mecbur kalacağım. Çünkü yaşadığımız seçimi de öncesine bakmadan anlayamayız. Hatta 21 yıla bakarak da tam anlayamayız. Buraya birdenbire gelmedik. Çok yüzlülüğün, sahteliği normalleştirmenin yolunu nerede ve nasıl açtığımızı görmezsek sonuca bakarak yapılacak değerlendirmeler her zaman yanlış veya eksik olacaktır.Bana bir sebep söyle derseniz seçeceğim dini nasıl anladığımızdır. Görüşümü tarihe dayandırarak net diyeceğim: Din anlayışları, din algıları bizi bozdu ve başımıza bela oldu. Bunun uç veya keskin fikir gibi kabul edilmesine şaşmam fakat orada kalınması hiç doğru olmaz. Objektif bir gerçeklik olabilir mi Sorulacak sorulardan biri budur.Soracak ve sorgulayacağızNe yaşadığımızı anlamak için düne ve bugüne dair sorular soracak ve bulduklarımızı konuşacağız. Mesela, din hayatının büyük oranda merdiven altına çekilmesi yaşadığımız bozgunu hızlandırdı. Sahteliği pıtırak gibi yaydı. Daha açığı, ahlâksızlığı normalleştirmeye giden yolu genişletti. Bu da yeni bir durum değildir. Din anlayışlarının her zaman, sömürü, aldanma ve aldatmaya müsait alanlar açtığı en doğru genellemelerden biridir.Din ticaretini kontrol edebilen ülke sayısı azdır. Kontrol ettiğini sananlar da bir an boş bulunsalar enselerinde Tanrı adına konuşan sahtekârların tokadını, en hafifinden nefesini hissederler. Amerika on yıllardır neo-kon dedikleri Evanjelist din rengini hissediyor. Kurulu düzenin kurumları ve kuralları sağlam olmasa, başkanlar seviyesinde taraftar bulan bu görüş canlarına okuyabilirdi. Onların bizden bir farkı var: Kurulu düzen çalışıyor. Sağlam devlet yapısıyla, yani kurum ve kurallarla -şimdilik- kurtarıyorlar.Avrupa, dini devlet hayatını düzenleyiciler arasından çıkardı. Sosyal alanda varlığını da ferdi plana çekmeye özen gösterdi. Onların başarısı buradan gelir. Biz, Selçuklu'nun son döneminde din merkezli gruplaşmaların isyanlarıyla dağıldık. Osmanlı bu tecrübeyi kullanarak din alanını kontrol altında tutmak istedi.Evet Osmanlı'da, tarikatlerin siyasete karışması sıkı bir şekilde önlenmiştir. Ancak, hukuk sisteminin tepesinde yer alan din uleması, meşihat makamı kontrol edilemedi. Devletin başına en büyük belalar onlardan geldi. 2. Osman(Genç Osman)'a kıyılmasından itibaren(1622) bütün ihtilallerde onlar vardır. Osmanlı'da Şeyhülislam fetvası ve ulema(sözüm ona din âlimleri) desteği olmadan çıkılmış hiçbir ihtilal hareketi yoktur. Bununla da bitmemiştir. 19. asırdan itibaren, bu sınıfın rolü, devletin attığı her yenileşme adımını kösteklemek olmuştur. Yıkım ve dağılışın sebepleri arasında en büyük rol onlarındır. Bunları bileceğiz.Hep hatırlatıyorum, Atatürk Türkiyesi bunları bilerek yeni bir düzenlemeye gitti. Kurduğumuz Diyanet, Osmanlı anlayışının, Şer'iye ve Evkaf Vekâleti'nin yeni bir devamıdır. Yenilikleriyle doğru bir hamledir. Din alanını devletin işleyişine etki edemez şekilde kurgulamak fikri önemliydi. Laiklik, dini ve devleti kurtaracak bir fikirdi. Dini birilerinin kullanma aracı, sarf malzemesi ve çok yönlü sahtekârlık alanı olmaktan çıkarma projesiydi. Yapamadık. Türlü sebeplerle tam başarılamamış bir iş olduğunu bugün daha net görüyoruz.Ahlâk sefaletiTürkiye'yi her bakımdan bozan cemaatleşmeler, tarikat görünüşlü holdingleşmeler, 6 yaşındaki kızlara o gözle bakmalar, Kur'an kurslarında, çocuk yurtlarında yaşanan rezaletler böyle