Âgâh Oktay Güner için bazı düşünceler

Âgâh Oktay Güner, bir devrin önde gelen isimlerindendi. Siyasetçiydi. İktisatçıydı. Yazar ve hatipti. Hepsinde de, derece farkıyla ortanın üzerinde varlık göstermeyi bilenlerdendi. Kolay iş değildir. Planlı programlı çalışma ister. Toplum önüne çıkan iddialı bir siyasi figürün göstereceği gayret çok yönlüdür. Bu konuda örnek gösterilecek bir isimdir. Biyografisine bakınca zor hayat şartlarından geldiği ve kendisine koyduğu hedefler için hayli çetin şartlardan geçtiği görülür. Denebilir ki hayatında tesadüflere bırakılmış bir tesadüf yoktur. Onunki bu titizlikte ölçülü biçili, iyi yetişme zemininde bir yol yürümedir.

"İyi yetişme" kavramı üzerinde durmak lazımdır. Bayburtlu bir sağlıkçının oğludur. Ailede hazır bulduğu servet, iyi insan örneği bir anne babadır. Halk tipi ailesinden aldığı temel değerlerdir. Çevre de o çevredir. Yalnız o, bu çerçevede kalacak bir kimse değildir. Kabına sığmaz, atılgan ve büyük işlere girecek mizaç ve karakterdedir.

KAVGA GÜNLERİNDE PARLAYAN SİYASETÇİ

12 Eyül'den önce Topraklık sırtlarında komşuyduk. Bir grup arkadaş epeyce yakın görüşürdük. O kavga yıllarında yaptıkları muhteşemdir. Meclis'te o konuşacaksa sıralar dolardı. Ses tonu, tonlayışı ve söyledikleriyle insanları çeker ve dinletirdi. Konuşmaları, hiçbir zaman boş veya dolu, polemik ağırlıklı olmadı. Bilgiye, kültüre, görgüye dayanan konuşmalardı.
Alparslan Türkeş'in yardımcıları arasında Sadi Somuncuoğlu ve o iki ağır toptu. İnsan halidir, öne çıkanlar kıskanılırlar. Kıskançlıkla hakkında epeyce konuşulurdu. Çoğu doğru değildi. Mağrur görünmesi ve yüksek egosu çok zaman bahanedir. Kültürü ve şehirli edası, sözünün değeri ve üslûp sahibi bir politikacı oluşu önemli sebeplerdendi. Türkçesi iyiydi. Dili temel görürdü ve çok titizlenirdi. Doktorasını Fransa'da yapmıştı, Fransızcası bilenlere göre mükemmeldi. Kıskanılma sebepleri bunlar olsa gerek.

Çok okurdu. Muazzam bir kütüphanesi vardı. Bununla beraber, her konuyu en iyi bildiğini düşündüğü kimselere danışırdı. Bilen, bilmenin değerini de bilir ve danışır. Bu da önemli bir ilkedir.

İNSANA FAYDA HAYATA KATKI

Şurası muhakkak ki insanların ruhuna işleyen bir ilgisi vardı. Vefat haberini alınca, yakın dostlarından, son dönem Sanayi Bakanlığı müsteşarlarımızdan Veysel Yayan'la kızlarına gittik. Yolda, evde birçok hatıra konuşuldu. Birini Âgâh Bey'in büyük kızı Cangüzel kayda geçirdi: Veysel Bey, 26 yaşında Amerika'ya gidecektir. Veda etmek üzere uğrar. Der ki: "Veyselciğim, etrafına iyi bak. İncele, anla! Ve sâkin ol! Sükûnet, objektif olmanın mûtedil iklîmini hazırlar". Ben de bu yazıyı "sükûnet"le yazmaya çalıştım.

Buna benzer binlerce karşılaşma toplansa ne güzel bir eser olur. İnsanlara hayatlarında rehberlik etme halleri en çok duyduklarımdandı. Sosyal medyada yazdığım yazıya gelen yorumlarda da çok vardı. Bu, bir tür hocalık gibiydi. Sâmiha Ayverdi ve yine yakından tanıdığı Fethi Gemuhluoğlu'nun ve o tarz büyüklerin yolunu hatırlatan bir durumdur. Şüphesiz o yoldaydı diyecekler çıkacaktır.

ÖZEL BİR KARAKTERDİ

Sıkıntılarını kendi içinde yaşardı. Stratejik düşünürdü. En basit olayları bile doğru değerlendirmeye çalışırdı. 12 Eylül'den önce evinden çıkarken vurulduğunda kimseye duyurmamaya çalışmıştı. "Moraller bozulmasın, yılgınlığa yol açmasın!" demiş ve etrafını uyarmıştı.

Sözü dinlenen, dediği yapılacak bir karakterdi. Ailesini çok az görürdü. İnci Hanım ve çocukları, Cangüzel, Rahmet ve Sâmiha da bu hale alışmışlardı.