Elif Lâm Mîm Ân diyarı (41)

Mayıstı Kuş cıvıltılarından bir koro idi bahçe

Arada kırçıllı horoz da katılıyordu bu orkestraya... Yaprakların rüzgârla muaşakası, raksı, heyecanı öylesine şiir yazıyorlardı ki... tekrar bir şey konuşmaktansa bunları şöyle kıyasıya dinlemenin keyfine dikkat çekiyordu Bilgin Abi.

Zaten Bilgin Abi adı gibiydi. İnsan adıyla yaşar denir ya... İsmiyle müsemma dedikleri... İsmiyle isimlenmiş... İsimlere takılırım bu yüzden. Hattâ Bilgin Abi'den huy kaptım; daha ilk merhaba demişiz birinin bile ismini değiştirmeye kalkarım.

Söz bağlar, derler. Neme lâzım; hep iyi şeyler çıksın ağzımdan; değilse de susayım.

Kuş şarkılarından usanan var mı! Biri de seni, beni dinlerken, adımızı söylerlerken dillerine yumuşak, tatlı, şifalı, ümitli şeyler değsin. O yüzden bu kelimelerle aramın güzelliği...

Sen de rahatlıyorsun değil mi Selim Ali Elif.. Lâm... Mîm... derken.

Aslında vaktime ilhamlar üşüşsün de bir gün bu Elif... Lâm... Mîm... şiirini yazayım.

Biliyor musun sonsuz pencereleri aralıyor bu üç harf içimde. Anlat desen dilim lâl ama bir sağnak yağmura dönüyor içim bazen bir harfle.

Elif... Lâm... Mîm...

Böyle tane tane konuşmak isterim.

Yazmak rahatlatıyor.

Yolculuğa çıkmak gibi...

Acıkmak doymak gibi...

Dostlarla çay içmek gibi...

Çölde gölgelenmek ve (buz gibi) su gibi...

Elif... Lâm... Mîm...

Bütün kelimeleri tanımak isterim.

Elif... Lâm... Mîm...

Bütün bir hayatı ve her şeyi bu üç harfle söylemek isterim; söylerim ve içinde bulurum istediklerimi bu üç harfin.

Elif... Lâm... Mîm...

Allah Rahim... Allah Kerim...

Elif... Lâm... Mîm...

Dilim sussa bile sonsuzluğu vurur kalbim.

Elif... Lâm... Mîm...

Sonsuz bir dua ellerim.

Elif... Lâm... Mîm...