İslâmî mefhumları kavramak için

Edebiyatta üslûp; "mücerredsâde, müzeyyensüslü, âliyüksek" olmak üzere üç kısımdır.

Edebiyat şaheseri ve yüksek üslûp sahibi Risale-i Nur, "her şeyi hikmetle beyan eden Kur'ân'ın i'câzı sırrıyla "1 "mu'cizeliğini göseteren"2 ispata dayanan; geleceği aydınlatan; "işârîdirâyet" tefsirlerin en kuvvetlisi ve en kıymetlisidir."3 "İmân esasları, İslâm şartları (ibadet-adalet) ahlâk, ukubatın (cezai müeyyidelerin)" herbirisini yüzlerce alt başlıklarıyla izah ve ispat etmiştir. Ve Kur'ân, tefsir, hadis, kelâm, tasavvuf, içtimaiyat (din sosyolojisi) ve sair ilimler literatüründe geçen tüm kavramlar kullanılıp izah edilmiştir.

Basit bir metin bile okuma, mütalâa ve uzmanlar nezaretinde müzakerelerden sonra ancak anlaşılır. Kendi kendisinin hocası olan Risale-i Nur'u anlamanın metot ve formüllerini şöyle verilir: "Gazete gibi"4 değil, "Dikkatle..., merakla"5 "Daima..."6 ve "Beraber,7 müzakere, mütalâa, münazara ve müdâveleli okumalı.

Bunun da şartı şudur: "Bu çeşit mesâili münakaşa etmenin birinci şartı, insafla, hakkı bulmak niyetiyle, inatsız bir surette, ehil olanların mabeyninde, sû-i telâkkiye sebep olmadan müzakeresi caiz olabilir."9 "Ders müzakeresinde birer zeki muhatap ve mücîp (cevaplayan)..."10 olmalı.

"Beraber mütalâa edilse ve hatıra gelen Risale-i Nur'un meseleleri müzakere olsa, inşaallah talebe-i ulûmun şerefini kazandırır."11 "Evet, kardeşim, seninle mahz-ı hakikat dersini müzakere-i ilmiyeye alışmışız."12 "Şu Risale bir meclis-i nuranîdir ki, Kur'ân'ın şu münevver, mübarek şakirtleri, içinde birbiriyle mânen müzakere ve müdavele-i efkâr (Birbirinin fikirlerinden istifade ile karşılıklı konuşmak) ediyorlar. Ve yüksek bir medrese salonudur ki, Kur'ân'ın şakirtleri onda aldığı dersi arkadaşlarına söylüyor."13 "Hem tatlı sohbetle müzakere-i ilmiye, hem Nurların yazması ve mütalâalarıyla"14 anlamaya çalışıyorlar.