Hindistan'da seçim ve Müslümanlar

Hindistan'da seçim maratonu devam ediyor. 12 Nisan Cuma günü başlayan seçimler 1 Haziran'da yani altı haftada tamamlanacak. Dünyanın en uzun süreli seçim uygulaması sayılır.

Bilindiği üzere genel seçimler çoğunlukla bir günde tamamlanır. Bazı ülkelerde yerel şartlara ve coğrafi engellere bağlı olarak üç günlük veya bir haftalık sürece yayılabiliyor. Hindistan'da altı hafta süren bir süreç söz konusu. Seçimler aşamalı yapıldığından bu kadar sürede tamamlanıyor. Bunun da tabii o ülkenin coğrafi ve toplumsal şartlarıyla ilgisi var.

Bu ülkede siyasi iktidarı 2014 yılından beri aşırı Hindu ırkçısı ve özellikle Müslüman karşıtı söylemleriyle öne çıkan Bharatiya Janata Partisi (BJP) yani Hindistan Halk Partisi Genel Başbakanı Narendra Modi elinde bulunduruyor. İki dönem seçimleri kazanarak iktidarda kalmayı başardı. Şimdi bu seçimlerden de zaferle çıkmak ve üçüncü dönemde yine iktidarını sürdürmek için çalışıyor.

Hindistan'daki ırkçı söylem fikri altyapısını etnik üstünlük iddiasından ziyade dini tarafgirliğe ve taassuba dayandırır. Çünkü bu ülkede farklı inançlardaki toplulukların birçoğu etnik kökende birleşir ama inanç ve kültürde ayrışırlar. O yüzden Hindu ırkçılığı etnik kökenden ziyade dini ve kültürel mirastaki ayrışmayı siyasi üstünlük savaşının bir malzemesi yapmayı tercih etmektedir. Ancak bu da dini duyarlılıktan ziyade siyasi bir taassup ve güç kavgası olarak karşımıza çıkıyor. Böyle bir söylemin özellikle son dönemde kendine bir alan oluşturmasında ise birtakım sosyal gelişmelerle bağlantılı olarak güçlenen taassup ve düşmanlıkların önemli rolü olduğunu söyleyebiliriz.

Hinduizm bir kast sistemine sahiptir ve bu sistemde en alt kasta mensup olanlar ciddi şekilde dışlanmakta ve yadırganmaktadır. Bu kesimin İslam'da böyle bir dışlamanın olmadığını fark etmesi onlarda İslam'a basite alınamayacak bir ilginin oluşmasına vesile olmuştu. "Bunu daha önce değil de şimdi mi fark ettiler" sorusu sorulabilir. Ama toplumsal hadiseleri her zaman sorgulamayla anlayamayız. Aynı zamanda vakıa yönünden incelemek gerekir ve bazı dönemlerde bu tür ilgilerin kapsamlı bir toplumsal değişime kapı açabildiği de gözardı edilemeyecek bir gerçektir.

Hindu toplumundaki alt kastın İslam'a ilgisi, üst kastları ciddi şekilde rahatsız etti. Çünkü alt kastı dışlamalarına ve aşağılamalarına rağmen onların aynı zamanda hizmet sektöründe önemli bir boşluğu doldurduklarını ve sistemin yürümesi için kendilerine her zaman ihtiyaç duyacaklarını da biliyorlardı. İşte bu yüzden İslam'a ilgi ve yönelişin önüne geçmek için İslam karşıtı söylemi öne çıkardı ve bunu Hindu kültür ve değerlerini koruma olarak lanse etmek için bir söylem güncel tabiriyle retorik geliştirdiler.