Ümit Zileli

Korkusuz

Montrö Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğidir!..

Bu yazıya şu başlık da çok yakışırdı: Montrö, Lozan Antlaşması'nın tacıdır!.. Zaman zaman ısıtılıp Türk Milleti'nin önüne konulan, zekasıyla alay etmek pahasına eğilip bükülen, Türkiye'nin Lozan ile birlikte kırmızı çizgileri olduğu bilinen Montrö Sözleşmesi için "kaldıralım" diyebilme cüretini gösteren bunca tetikçi ve tabii iktidarın üst katmanla

Montrö'nün ne olduğunu anladınız mı şimdi efendiler!

Dün, 104 emeki amiralin ifadeleri alınıyordu.... Neyle suçlanıyorlardı peki bu amiraller... Hemen anımsayacaksınız; 8 ay kadar önce İstanbul Kanalı projesi üzerinden Montrö Antlaşması'nı küçümseyen, "eskimiş olduğunu" ileri süren, Türkiye'nin elini kolunu bağladığını bile ileri sürecek denli çığrından çıkan bir tartışma sürdürülüyordu... Bu antlaşm

Sivil örümceğin ağında!

Cumhuriyet tarihinin "en kayda değer" kitaplarından biriydi... Büyük şair ve yazar Attila İlhan'ın deyişiyle "Tokat gibi" bir kitaptı! ABD'nin, dünyanın ve tabii ki Türkiye'nin başına ördüğü çorapları müthiş belgelerle anlatıyor, "Demokrasi Projesi" aldatmacasıyla, ülkelerin kaderiyle nasıl oynandığını bir bir, yadsınması olanaksız gerçeklerle orta

Kavgaya dair...

Kavga güzeldir.. Ama, bir karanlık kuytuda, bir hiç uğruna canların yakıldığı, bir meyhane köşesinde neden çıktığı bile bilinmeyen boğazlaşmaların yaşandığı, mahalledeki kızcağızın sevdiği delikanlının mahallenin namusu adına meydan dayağına yatırıldığı ya da üç kuruşluk arazi uğruna birbirine giren aşiretlerin onlarca ölü verdiği kavgalardan söz e

Bunların yaptığı gazetecilik ise bizimki ne..

Şimdi arkanıza yaslanın, sizi biraz hayal aleminde gezdireyim... Geçenlerde "cırt" otelleri sahibi Abdülrezzak Bey aradı, Antalya Belek'te yeni bir tasarım ile inşa ettirdiği son oteline davet etti. Koşa koşa gittim tabii. Otel 5 yıldızlı ama adeta 9 yıldızlı gibi vallahi... Yemekler şahane, aşçılar Michelen yıldızlı ünlü aşçılara resmen taş çıkart

Bu kömür karası film elbette bitecek!

İnsan, başkaları adına utanç duyar mı.. Duyar!.. Bırakın başkalarını; bir film sahnesinde bile yaşanan vahşet, yapılan adaletsizlik karşısında utanç duyana denir insan... Türkiye, yıllardır senaryosundan oyuncularına, yapımcısından yönetmenine,"kömür karası"bir filmi izlemeye zorlanıyor.. Toplumun bir bölümü, aslında kendisini, ailesini, çocuğunun

İnfaz savcısının önündeki dimdik gazeteciler!

Adalet Bakanı apar topar değiştirildi... Abdülhamit Gül'ün yerine daha önce iki kez o görevde bulunanBekir Bozdağ getirildi. Ergenekon-Balyoz Kumpası sırasında 2 yıl Adalet Bakanı olarak görev yapan Bozdağ, 1724 Aralık esnasında da AKP'li bakanlar suçlanır, mahdumlar tutuklanır, şu meşhurRıza Sarrafiçeri alınırken de aynı görevi sürdürüyordu... Şim

Milyarları götürenler!

Onların ismini gayet iyi biliyorsunuz! Cisimlerini, hacimlerini, aldıkları devasa kamu ihalelerini ise büyük olasılıkla bilmiyorsunuz! Geçiş garantili köprü, tünel, otoyol, hasta garantili (ne demekse) arazisi bedavaya devletten, sahibi özel şirket, kiracısı devlet olan her yıl deve yüküyle kira ödenen şehir hastanelerini ise bilmeniz olanaksız çün

Değerlerini tanımayan milletlerin acıklı sonu!

Yıl 1936... Denizli'nin Acıpayam İlçesi'nde görevli bir grup öğretmen havanın güzelliğinden faydalanıp pikniğe gittiler... Şahane doğanın kucağında eğlenirlerken keçilerini otlatan küçük bir çobanla karşılaştılar; yanlarına davet edip çay ikram ettiler, ismini sordular. Küçük çoban ürkek bir sesle yanıt verdi: Hüseyin... Öğretmenlerden biri yanında

"Susurluk kepazeliği Masumiyet Müzesi gibi kaldı!"

Sevgili Yılmaz Özdil'in dünkü "Falyalı" başlıklı yazısını okuyordum... Halil Falyalı suikasti ve bu kişinin kimliği üzerinden insanın içini acıtan gerçekleri art arda sıralayan yazıyı üzüntüyle okurken, bir anda gözlerim hayretle açıldı; yanlış mı okudum diye bir kez daha paragrafın başına döndüm... Hayır, gayet doğru okumuştum! Önce o satırları si