Ömer Erdem

Karar

Çağımdan memnun değilim fakat...

İnsan hayatın seviyesi değil artık ve ben çağımdan memnun değilim. Kendimin hizasında bana doğru ışıyarak akan bir zaman göremiyorum. Kendimi seviyorum, elbette yaşadıklarımın sahibiyim, pişmanlıklar veya yazıklanışlar içinde dönüp durmuyorum fakat insanın kendisine layık gördüğü bu yaşama biçimini de asla kabul etmiyorum. Şahsımı her türlü aidiyet

Zeki Demirkubuz'un Hayat'ı ve konuşma ihtiyacı

Geçtiğimiz aylarda Nuri Bilge Ceylan'ın Kuru Otlar Üstüne filmini seyretmiştim. Önlenemez bir konuşma ihtiyacı kadar yönetmenin kendisini bilinçle aşma isteğini fark etmiştim. Hatta bunu göstermek için sahneden dekora, oradan da hayata çıkma hamlesine şahit olmuştum. Ayrıca, sosyolojik gözlemciliğin gerçeklikle kurduğu yakınlık hayretimi artırmıştı

Şiire hücum

Charlie Chaplin'in 'Altına Hücum' cinsinden bir şey değil Türkiye'deki şiire hücum. Biraz 'Vurun Kahpeye', biraz yağma hasanın böreği, sıklıkla da altta kalanın canı çıksın cinsinden gerisinde pek çok yükü taşıyan türden. Kimin elinde hangi saklı taş varsa ilk fırsatta ona fırlatıyor. Üstelik yeni de değil. Hele son kırk yıldır daha bir böyle. Üste

Kan ve para...

Yu Hua 'Kanını Satan Adam' romanında adım adım paranın nasıl insanı alt ettiğini anlatır. Aslında Çin'in kapitalist dünyanın yedeğine ne yolla girdiğini hatta 'kapitalizmi yeniden tanımladığını' da dile getirir dolaylı şekilde. Kanını satanlar kan satışını ele geçirmiştir. Türkçe'de kan kelimesi tam manasıyla karakteri karşılamakla kalmaz olumsuz a

Kötülüğün egemenliği ve görsellik...

Ahmet Haşim unutulmaz yazılarının birinde doğulu ve batılı dilencinin görsellik üzerinden amaçladığı etkiyi çarpıcı biçimde dile getirir. Bizdeki dilenci der Gurebâhâne-i Laklakan yazarı özetle, çarpık duruşu, çürük dişleri, abuk çehresi, lime lime olmuş elbisesiyle insanın karşısına adeta bir olumsuzluk abidesi olarak dikilir. Kimse onun yerinde o

İki adım ötemiz...

Eskiler dünyanın kaç bucak olduğundan söz ederlerdi. Büyük uzaklıklar ve hiç beklenmedik bilinmezlikler böylece dile dökülürdü. İlk kez hangi insan ne kadar uzağa gitti ve niçin geri dönemedi bunu bilemeyeceğiz. Ne var ki gitmek, geri dönüş kadar mit değeri kazanmadı. Gitmek psikolojinin dönmek mitolojinin madenine dönüştü adeta. Hikaye gitmekle de

Senin zannettiğin şeyler...

Tabiatın en zalim varlığı şüphesiz insandır. Hemen hiçbir canlı bilinçle başka bir canlıya işkence etmez, kötülük işlemez. Bir maymun cinsinin kendi yavrularına yaptıkları kenarda tutulduğunda her şey besin döngüsü içinde olup biter canlılar aleminde. Bu yüzden doğanın en zayıf varlığı sayılan insanın dengesi için kültür gereklidir. Kültür sayesind

Kaybedileceklerin çokluğu basıncı yükselttiğinde...

Aslında o kadar da kurum bağlamamış sanırsınız sanki ruhu. Hakiki domatesin tadını bildiği kadar hakikatin sesine de tamamen kapanmamış kulağı. İnsanın acı çektiği her yerde bir haksızlığın olduğunu unutmamış diye düşünürsünüz. Dün her vesileyle harekete geçmekten, karşı gelip protesto etmekten bahsedenin zihni şimdi hayli temkinli. O vakitler sade

Cumhuriyet'in 101'inci yılı

Cumhuriyetimizin artık 101'inci yılı içindeyiz. Geride kalan bir asırlık süreyi herkes kendi meşrebince gözden geçirecektir. İlk elde en yüz ağartıcı ilerleyişin edebiyatta yaşandığını söylemek abartı sayılmaz. Demokrasi başta olmak üzere, eğitim, sağlık, hukuk, ekonomi, şehircilik gibi pek çok alanda kör topal yol aldığımızı ve bu alanlara sıkışan

İsrail'in konuşmaya hakkı yok

Bir acı başka bir acıyı anlamaya yetmiyorsa acılardan birisi ya sahtedir ya da acı iddiasında bulunan çoktan insanlıktan çıkmıştır. İnsanlık tarihinde bunca muameleye uğramış bir milleti temsil eder görünen bir devletin hiçbir yönden kendisiyle boy ölçüşemeyecek bir halka karşı yürüttüğü insanlık dışı uygulamalara öteki türlü asla yeltenmemesi gere