Asıl suçlu, dini menfaatlerine alet edenler değil mi

Hiç ilgisi olmadığı halde, "dindar!" diye lanse edilen AKP kadrolarının bir beşer olarak yaptığı hatalar ve baskıcı, zorba yönetimi dine ve dindarlığa mal edilemez!

Zira onlar, "İlme hizmete bedel, ilmi istihdam eder."1 Yani, dine hizmet yerine dini hasis emellerine alet eder. Mesela, "Hürriyet imanın hassasıdır (özelliğidir).2 "İstibdat, zulüm ve tahakkümdür. Meşrutiyet (meşveret, demokrasi), adalet ve Şeriattır."3 Zira,"hürriyetin en geniş şekli cumhuriyettir."4 Adaletle, dindarlıkla, hürriyetle bir ilgisi olmayan bu müstebit "siyasal dincidindar siyasalcı" iktidarın hedefi ve işi dine hizmet değil; "Din ile dünyanın saydına (avına)"5 çıkmaktır. Ve Kemalist rejimi ayakta tutmaktır!

Evet, "Bazı rüesa (reisler, yöneticiler) ile haksız olarak millete fedakârlık iddia eden sahtekâr hamiyetfüruşlar veya velayeti dava eden (evliyalık iddiasında olan) ehliyetsiz bazı müteşeyyihler (şeyhlik tasyanlar) vatandaşın malını "ceplerine indiren ve akıllarını dimağlarında hapseden reisler"6 siyasetçiler, yöneticilerin yanlışları, yanlış uygulamaları dine ve dindarlığa mal edilemez! Bu her meslek ve her mesele için geçerlidir. Bu durumda yapılması gereken şey şudur:

"İnsaf ediniz. Bir râfızî bir hadise yanlış mânâ verse veya yanlış amel etse, acaba hadisi inkâr etmek mi lâzımdır, yoksa o râfızîyi tahtie edip nâmûs-u hadisi muhafaza etmek mi lâzımdır"7 Râfızî'nin kelime anlamı, "terk eden, ayrılan, bırakan kimse" demektir. Öyle ise, birisi hadis-i şerifi yanlış anlasa, yanlış uygulasa hadisi inkâr etmek değil, doğrusunu ortaya koymak gerekir. Keza, bir doktor yanlış teşhis ve tedavi yapabilir. O halde tıp ilmini, bütün tıpçıları mı kötülemek mi gerekir