İnsanların cevaplandırmak zorunda olduğu sorular

İnsan ve kâinat üzerinde yoğunlaşan her aklın, karşısına çıkan ilk soruları "insanın ne olduğu, nereden geldiği ve nereye gideceği"dir. İnsanlığın bu muammalı sırrını açıklayıp, ikna edici cevap veren yegâne kaynak Kur'an-ı Kerim'dir. Said Nursi'nin ifadesiyle:

"İnsan bir yolcudur. Sabavetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder."1

Dünyaya başıboş gönderilmeyen ve ilahi bir tasarrufa konu olan insan kâinatta kendisine has üstün bir mevkiin sahibi kılınmıştır. Onun bu üstünlüğü maddi ve manevi yapısındaki özelliklerinden ileri gelmektedir. Kabiliyet ve yetenek bakımından hiçbir varlık nevi ile kıyaslanamayacak durumdaki insan, varlık âleminde her şeyi idare ve düzenleme sorumluluğu altındadır. Bütün eşya üzerinde gücü ve yeteneği oranında tasarrufa yetkili kılınmıştır. Bediüzzaman, insanın varlık âlemindeki yeri ve özelliklerini şu ifadeyle dikkatlerimize sunmaktadır:

"İnsan, şu dünyaya bir memur ve misafir olarak gönderilmiş, çok ehemmiyetli istidad ona verilmiş ve o istidâdâta göre, ehemmiyetli vazifeler tevdî edilmiş. Ve insanı o gayeye ve o vazifelere çalıştırmak için, şiddetli teşvikler ve dehşetli tehditler edilmiş."2

Aynı konu ile ilgili şu ifadeler de çok dikkat çekicidir: İnsan "vazife ve mertebe noktasında, şu haşmetli kâinatın dikkatli bir seyircisi, şu hikmetli mevcudâtın belâgatlı bir lisân-ı nâtıkı ve şu kitâb-ı âlemin anlayışlı bir mütâlâacısı ve şu tesbih eden mahlûkatın hayretli bir nâzırı ve şu ibâdet eden masnuâtın hürmetli bir ustabaşısı hükmünde"3 dir.

İnsan yaratılış itibariyle görevi ve makamı çok yüksek olduğundan kâinatın seyircisi, varlıkların konuşan dili, âlem kitabının mütalaacısı, Allah'ı tesbih eden varlıkların vekili ve ibadet eden eserlerin temsilcisi hükmündedir.

İnsan maddesi itibariyle pek küçük, fakat taşıdığı mana itibariyle pek büyüktür. Kâinatın kendisi için özel olarak yaratıldığını düşünebilir.

Yer ve göklerin yaratılış amacında insanın yeri şu ayette açıklığa kavuşturulur: "Yeryüzünde ne varsa sizin için O yarattı. Bundan başka semaya da iradesini yöneltti ve gökleri yedi tabaka olarak tanzim etti. O her şeyi hakkıyla bilendir."4