"Kâfir de olsa masumun bedduasından sakınınız!"

Bu bir fizik kanunudur:

Her olumlu-olumsuz düşünce, her duygu (sevgi, düşmanlık...), her hasletin (ihlas, şefkat...), her söz, her fiil ve hareketin yaydığı dalgalar gider hedefini bulur! İyilik ve ceza zaten o söz, fiil ve davranışın içinde olduğunu şöyle ispat eder Bediüzzaman:

"Ceza, mâsiyetin lâzım-ı zâtîsidir"1 Mesela, sigara, alkol, uyuşturucu, kumar gibi olumsuz, kötü fiillerin cezaları sağlıksızlık ve birçok hastalığın kaynakları olduklarından peşin olması gibi.

Bu, "Bizim sünnetimizde (Sünnetullah'ta) asla değişiklik bulamazsın."2 mealdeki ayette göre şaşmaz, değişmez İlahi bir kanundur. Burada geçen sünnet, sünnetullah; kâinata, tabiata ve tabiatımıza konan ve tabii olarak boyun eğmek zorunda olduğumuz değişmez bir tabiat kanunudur. Muhabbet, şefkat, iyilik, adalet gündüz; düşmanlık, kötülük, zulüm zifiri karanlıklı bir gecedir. Zulüm; eziyet etmek, işkence ve baskı yapmak, hak yemek hakka tecavüz etmek, söz ve fiilde aşırı gitmek, adaletli olmamak, iftira, su-i zan, bir şeyi eksik veya fazla yaparak işin hakkını vermemek, vs., vs., gibi menfi haslet ve hareketlerdir...

Bu İlahi kanun ve prensibe göre hiç kimse "Ben iyi veya kötü bir söz söyledim!" karşılığını bulmadım!" dememeli. Veya, "Ben çaldım, çırptım, yanımda kar kaldı!" demesin. Ve keza, hiç kimse, "Falan, filan masumlara haksızlık ettim ama, cezasını görmedim!" diye avunmasın! Herşeyin bir ''vakti merhûnu'' vardır. Çarpıp-çırpmak, rüşvet yemek, emanete ihanet, haksızlık, hırsızlık, yolsuzluk, zulüm günah-ı azimlerdendir, "men dakka dukka!" sırrınca fail ceza görür. Kur'an'da ferman edilir: